Sorun şu an yanımda paramın olmamasıdır.
- The trouble is that I have no money on me now.
Mektup şimdi yanımda değil.
- I don't have the letter on me now.
Tom onu kendi başına yaptı.
- Tom did it on his own.
Tom kendi başına çekip çeviremez.
- Tom can't manage on his own.
Masada üzerinde üç kızarmış yumurta bulunan bir tabak vardı.
- On the table, there was a plate with three fried eggs on it.
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
beers on me - biralar benden.
... So if a player finishes playing level one on his ...
... that will free man from the limits of his own muscle ...