Определение oluşturmak в Турецкий язык Английский Язык словарь
- form
Forming a cabinet is difficult.
- Bir kabine oluşturmak zordur.
We came together to form a group.
- Bir grup oluşturmak için bir araya geldik.
- constitute
- create
The only way to lose weight is to create a caloric deficit by burning more calories than you eat.
- Zayıflamanın tek yolu yediğinden daha fazla kalori yakarak bir kalori açığı oluşturmaktır.
Karlo has the ability to understand and create.
- Karlo, anlamak ve oluşturmak yeteneğine sahiptir.
- compose
- generate
- forge
- carve out
- make up
Islam is the second largest religion in Denmark, of which its 210,000 believers make up 3.7% of its society.
- İslam Danimarka'nın en büyük ikinci dini olup, onun 210.000 inananı toplumunun% 3.7'sini oluşturmaktadır.
- to have been maken,to form, to constitute
- to form, to constitute, to compose, to make up
- effectuate
- to form, constitute
- comprise
- (deyim) bring into being
- erect
- put together
- set off
- (deyim) bring into existence
- engender
- build up
- build
- spawn
- alay oluşturmak
- regiment
- ekip oluşturmak
- team up
- strateji oluşturmak
- strategize
- çıkıntı oluşturmak
- project
- bilinç oluşturmak
- create awareness
- bütün oluşturmak
- (deyim) make up
- dayanak oluşturmak
- underpin
- kuyruk oluşturmak
- queue
- oluş
- presence
- oluş
- (Dilbilim) process
- oluş
- existence
In 1989, the extremely famous Eiffel Tower celebrated its one hundred years of existence.
- 1989 yılında, son derece ünlü Eyfel Kulesi var oluşunun yüz yılını kutladı.
Malaysia came into existence in 1957.
- Malezya 1957'de oluştu.
- oluşturma
- (Bilgisayar) build
We need to build an app.
- Bir uygulama oluşturmamız gerekiyor.
The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
- oluşturma
- (Dilbilim) generate
With this module you can make the Enter key generate an event.
- Bu modül ile Enter tuşunun bir olay oluşturmasını sağlayabilirsiniz.
- oluşturma
- (Bilgisayar) building
The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
- oluşturma
- (Bilgisayar) created
- oluşturma
- (Bilgisayar) rendering
- oluşturma
- (Tıp) genesis
- risk oluşturmak
- risk
- oluşturma
- {i} generation
- oluş
- consist of
Taxes consist of direct taxes and indirect ones.
- Vergiler doğrudan vergiler ve dolaylı olanlardan oluşmaktadır.
What should a healthy breakfast consist of?
- Sağlıklı bir kahvaltı neyden oluşmalı.
- oluş
- compose of
- oluş
- being
Do you know who brought that team into being?
- O takımı kimin oluşturduğunu biliyor musun?
All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
- Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- oluş
- comprise of
- oluş
- consist
The Beatles consisted of four musicians.
- The Beatles, dört müzisyenden oluşmuştur.
The central nervous system consists of four organs.
- Merkezî sinir sistemi dört organdan oluşur.
- oluş
- {f} comprised
My house is comprised of these four rooms.
- Benim evim bu dört odadan oluşur.
The Southern Hemisphere is comprised mainly of oceans.
- Güney Yarımküre, çoğunlukla okyanuslardan oluşur.
- oluşturma
- {i} composing
- oluş
- procession
- kireç tabakası oluşturmak
- fur
- oluş
- composed
Air is mainly composed of nitrogen and oxygen.
- Hava ağırlıklı olarak nitrojen ve oksijenden oluşur.
The lecture is composed by two parts, one theoretical, the other practical.
- Ders iki bölümden oluşuyor; biri teorik, diğeri pratik.
- siyasi taban oluşturmak
- create a political base
- alay oluşturmak
- to regiment
- alternatif oluşturmak
- be an alternative to
- birlik oluşturmak
- (deyim) align oneself with
- biçimini oluşturmak
- contour
- bütçe oluşturmak
- set a budget
- bütçe oluşturmak
- set budget
- bütçe oluşturmak
- draw up budget
- cümle oluşturmak
- form a sentence
- denge unsuru oluşturmak
- equipoise
- ekip oluşturmak
- organize a team
- fon oluşturmak
- pool
- grup oluşturmak
- to group
- halka oluşturmak
- form a ring
- hasar oluşturmak
- do damage
- hasar oluşturmak
- inflict damage
- istihdam oluşturmak
- provide employment
- istihdam oluşturmak
- generate employment
- istihdam oluşturmak
- create employment
- kadro oluşturmak
- staff
- kamuoyu oluşturmak
- mold public opinion
- kamuoyu oluşturmak
- to mold public opinion
- kamuoyu oluşturmak
- mould public opinion
- kartel oluşturmak
- cartelize
- kemer oluşturmak
- cove
- kontrast oluşturmak
- be in relief against
- kontrast oluşturmak
- form a contrast
- kontrast oluşturmak
- stand out in silhouette against
- kontrast oluşturmak
- be silhouetted against
- kontrast oluşturmak
- stand out in relief
- kontrast oluşturmak
- be silhouetted
- koza oluşturmak
- cocoon
- kuram oluşturmak
- to theorize
- kurul oluşturmak
- establish a committee
- kurul oluşturmak
- form a committee
- kurul oluşturmak
- create a committee
- kuyruk oluşturmak
- (araba) tail back
- kuyruk oluşturmak
- to queue
- köşe oluşturmak
- corner
- leke oluşturmak
- maculate
- liste oluşturmak
- compile a list
- liste oluşturmak
- draw up a list
- lobi oluşturmak
- lobby
Lobbyists' job is to lobby
- Lobicilerin işi lobi oluşturmaktır.
- model oluşturmak
- set a model
- nefret oluşturmak
- (deyim) breed bad blood
- oluş
- existence, being; genesis, formation
- oluş
- occurrence
- oluş
- way of coming into being; becoming, coming into being, genesis, formation
- oluş
- consisted
My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read.
- Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.
The Beatles consisted of four musicians.
- The Beatles, dört müzisyenden oluşmuştur.
- oluş
- becoming
- oluşturma
- formation, forming, constitution
- oluşturma
- formation
- oluşturma
- constitution
- pamukçuk oluşturmak
- canker
- pazar oluşturmak
- create a market
- platform oluşturmak
- form a platform
- sinerji oluşturmak
- bring synergy
- strateji oluşturmak
- strategise
- sözlük oluşturmak
- lexicalize
- tarz oluşturmak
- form a style
- tehdit oluşturmak
- impend
- tekrar grup oluşturmak
- regroup
- temelini oluşturmak
- underlie
- tepe oluşturmak
- hill
- tezat oluşturmak
- to contrast
- tezat oluşturmak
- contrast
- toplumsal sınıfları oluşturmak
- stratify
- veritabanı oluşturmak
- (Askeri) database generation
- yeniden oluşturmak
- to reconstitute, to regenerate
- yeniden oluşturmak
- revive
- yeniden oluşturmak
- reconstitute
- yöntem oluşturmak
- form a method
- çizgiler oluşturmak
- striate
- çukur oluşturmak
- dimple
- çıkıntı oluşturmak
- project, overhang
- ön tarafı oluşturmak
- front for
- örnek oluşturmak
- set a good example
- örnek oluşturmak
- exemplify
- örnek oluşturmak
- set a precedent