oluşturan

listen to the pronunciation of oluşturan
Турецкий язык - Английский Язык
constituent
constitutive
creative
(Bilgisayar) created by
(Bilgisayar) created
composing
oluşturan parçalardan her biri
constituent
seri oluşturan
sequential
suç oluşturan
criminal
koloni oluşturan birim
(Gıda) colony forming unit
neden oluşturan
causal
oluş
presence
oluş
(Dilbilim) process
oluş
existence

Malaysia came into existence in 1957. - Malezya 1957'de oluştu.

The earth came into existence about five thousand million years ago. - Dünya yaklaşık beş bin milyon yıl önce oluştu.

titreşim oluşturan alet
oscillator
oluş
consist of

Taxes consist of direct taxes and indirect ones. - Vergiler doğrudan vergiler ve dolaylı olanlardan oluşmaktadır.

How many people does this ship's crew consist of? - Bu geminin mürettebatı kaç kişiden oluşur?

oluş
compose of
oluş
being

Do you know who brought that team into being? - O takımı kimin oluşturduğunu biliyor musun?

Liberty consists of being able to make everything as harmless as possible. - Özgürlük her şeyi mümkün olduğu kadar zararsız yapabilmekten oluşur.

oluş
comprise of
oluş
consist

The Beatles consisted of four musicians. - The Beatles, dört müzisyenden oluşmuştur.

This class consists of 15 boys and 28 girls. - Bu sınıf 15 erkekten ve 28 kızdan oluşuyor.

oluş
{f} comprised

The Southern Hemisphere is comprised mainly of oceans. - Güney Yarımküre, çoğunlukla okyanuslardan oluşur.

My house is comprised of these four rooms. - Benim evim bu dört odadan oluşur.

oluş
procession
oluş
composed

A water molecule is composed by three atoms: two hydrogen and one oxygen. - Bir su molekülü üç atomdan oluşur: iki hidrojen ve bir oksijen.

The lecture is composed by two parts, one theoretical, the other practical. - Ders iki bölümden oluşuyor; biri teorik, diğeri pratik.

bütünü oluşturan
integral
cevher oluşturan akışkan
(Madencilik) ore-forming fluid
damlalar oluşturan
guttiferous
delta oluşturan
deltaic
devletin tam bir parçasını oluşturan ülke üzerindeki toplulukların ayrılması
(Hukuk) secession
dış açı oluşturan iki siper
redan
hakaret oluşturan
(Kanun) libellous
hayati tehlike oluşturan
(Otomotiv) life-threatening
iki hidrojen atomlu ve iki tuz oluşturan
dibasic
irin oluşturan
suppurative
iyon oluşturan
ionogenic
kanıt oluşturan
probative
melodinin bir bölümünü oluşturan kısa parça
phrase
oluş
existence, being; genesis, formation
oluş
occurrence
oluş
way of coming into being; becoming, coming into being, genesis, formation
oluş
consisted

The patients in this study consisted of 30 males and 25 females. - Bu çalışmadaki hastalar, 30 erkek ve 25 kadından oluşmaktadır.

The Beatles consisted of four musicians. - The Beatles, dört müzisyenden oluşmuştur.

oluş
becoming
ot oluşturan
herbiferous
renk oluşturan
colorific
spor oluşturan
(Botanik, Bitkibilim) sporocarp
suç oluşturan eylem
(Hukuk) criminal conduct
sömürge oluşturan ülke
colonizer
tek sesi oluşturan iki harf
digraph
tepki oluşturan
(dümen vb.) regressive
toksin oluşturan
toxicant
tomurcuk oluşturan
(Biyoloji) gemmiparous
turba oluşturan yosun
peat moss
tuz oluşturan
saliferous
yüklem oluşturan isim
predicate noun
yüklem oluşturan sıfat
predicate adjective
yüklemi oluşturan
predicative
zar oluşturan
membranous
çatısını oluşturan
framer
çiçeği oluşturan minik çiçeklerden her biri
floret
örnek oluşturan
normative
örtü oluşturan
tectorial
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение oluşturan в Турецкий язык Турецкий язык словарь

oluş
Olmak eylemi ya da biçimi
oluş
Olmak işi veya biçimi, vuku
oluş
Oluşma, teşekkül, tekevvün
oluş
Olma işi veya biçimi, vuku
oluş
Bir durumdan öteki duruma geçiş
oluşturan
Избранное