oluşmak

listen to the pronunciation of oluşmak
Турецкий язык - Английский Язык
consist of

Taxes consist of direct taxes and indirect ones. - Vergiler doğrudan vergiler ve dolaylı olanlardan oluşmaktadır.

be formed
comprise of
come into existence
comprise

The United States comprises 50 states. - Amerika Birleşik Devletleri 50 eyaletten oluşmaktadır

occur
consist

The patients in this study consisted of 30 males and 25 females. - Bu çalışmadaki hastalar, 30 erkek ve 25 kadından oluşmaktadır.

This book consists of five chapters. - Bu kitap beş bölümden oluşmaktadır.

grow out of
to occur, to happen, to take place
to come into existence
to come into existence/being; to be formed, to be constituted; to take shape; to consist of, to comprise, to be made up of; to arise; to originate
to consist of, be made up of, be composed of
to come into being, be formed, be constituted
take shape
develop
formed
compose

Bronze is composed of copper and tin. - Bronz, bakır ve kalaydan oluşmaktadır.

Atoms are composed of protons, neutrons, and electrons. - Atomlar proton, nötron ve elektronlardan oluşmaktadır.

emanate
made up of

The committee is made up of ten members. - Komite on üyeden oluşmaktadır.

America is made up of 50 states. - Amerika 50 eyaletten oluşmaktadır.

constituted
arise
originate
be made up of
reign
blossom
form
follow
erupt
consist in
oluş
presence
oluş
(Dilbilim) process
oluş
existence

In 1989, the extremely famous Eiffel Tower celebrated its one hundred years of existence. - 1989 yılında, son derece ünlü Eyfel Kulesi var oluşunun yüz yılını kutladı.

Malaysia came into existence in 1957. - Malezya 1957'de oluştu.

oluşma
growth
oluşma
forming
oluşma
(Denizbilim) compose

The committee is composed chiefly of professors. - Komite genellikle profesörlerden oluşmaktadır.

Every march is composed of separate steps. - Her yürüyüş ayrı adımlardan oluşmaktadır.

oluşma
(Fotoğrafçılık) development
tekrar oluşmak
(Tıp) reappear
oluş
consist of

How many people does this ship's crew consist of? - Bu geminin mürettebatı kaç kişiden oluşur?

A compound word consist of two smaller words. - Bir bileşik kelime iki küçük kelimeden oluşur.

oluş
compose of
oluş
being

Liberty consists of being able to make everything as harmless as possible. - Özgürlük her şeyi mümkün olduğu kadar zararsız yapabilmekten oluşur.

Do you know who brought that team into being? - O takımı kimin oluşturduğunu biliyor musun?

oluş
comprise of
oluş
consist

This class consists of 15 boys and 28 girls. - Bu sınıf 15 erkekten ve 28 kızdan oluşuyor.

The Esperanto alphabet consists of 28 letters: a, b, c, ĉ, d, e, f, g, ĝ, h, ĥ, i, j, ĵ, k, l, m, n, o, p, r, s, ŝ, t, u, ŭ, v, z. - Esperanto alfabesi 28 harften oluşur: a, b, c, ĉ, d, e, f, g, ĝ, h, ĥ, i, j, ĵ, k, l, m, n, o, p, r, s, ŝ, t, u, ŭ, v, z.

oluş
{f} comprised

Brazil is comprised of twenty-six states. - Brezilya yirmi altı eyaletten oluşur.

The United Kingdom is comprised of England, Scotland, Wales, and Northern Ireland. - Birleşik Krallık; İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'dan oluşur.

oluş
procession
oluş
composed

A water molecule is composed by three atoms: two hydrogen and one oxygen. - Bir su molekülü üç atomdan oluşur: iki hidrojen ve bir oksijen.

Air is mainly composed of nitrogen and oxygen. - Hava ağırlıklı olarak nitrojen ve oksijenden oluşur.

yakamozlar oluşmak
phosphorescence to create
üzerinde hav oluşmak
To pile on the form
enfeksiyon oluşmak
(an infection) to occur
enfeksiyon oluşmak
(an infection) to develop
kist dışında oluşmak
(Tıp) extracystic
oluş
existence, being; genesis, formation
oluş
occurrence
oluş
way of coming into being; becoming, coming into being, genesis, formation
oluş
consisted

Goethe's personal vocabulary consisted of about eighty thousand words. - Goethe'nin kişisel sözcük dağarcığı neredeyse seksen bin sözcükten oluşuyordu.

The patients in this study consisted of 30 males and 25 females. - Bu çalışmadaki hastalar, 30 erkek ve 25 kadından oluşmaktadır.

oluş
becoming
oluşma
coming into being, formation
oluşma
forming, formation
sorun oluşmak
(problem) to occur
sorun oluşmak
(problem) to arise
sorun oluşmak
(problem) to come up
yeniden oluşmak
regenerate
Турецкий язык - Турецкий язык
Belli bir varlık kazanmak, ortaya çıkmak, meydana gelmek, teşekkül etmek, tekevvün etmek
Belli bir varlık kazanmak, ortaya çıkmak, meydana gelmek, teşekkül etmek, tekevvün etmek: "Gün batımına yakın İskenderun körfezini sis basıyor, sisten dağlar oluşuyor."- R. H. Karay
yapılaşmak
mürekkep olmak
oluş
Olmak eylemi ya da biçimi
oluş
Olmak işi veya biçimi, vuku
oluş
Oluşma, teşekkül, tekevvün
oluş
Olma işi veya biçimi, vuku
oluş
Bir durumdan öteki duruma geçiş
oluşma
Oluşmak işi, teşekkül
oluşmak
Избранное