He felt that something was about to happen.
- Bir şey olmak üzere olduğunu hissetti.
Something bad was about to happen.
- Kötü bir şey olmak üzereydi.
I'd like to become a famous soccer player.
- Ünlü bir futbolcu olmak istiyorum.
That girl wanted to become a movie star.
- O kız bir film yıldızı olmak istiyordu.
Tom is fitted to become a businessman.
- Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
He's not fit to be a teacher.
- O bir öğretmen olmak için uygun değil.
I want to get a haircut before I go on the trip.
- Yolculuğa çıkmadan önce saç tıraşı olmak istiyorum.
He won't go on to graduate school.
- Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
Tom looked around to make sure nothing else was happening.
- Tom başka bir şey olmadığından emin olmak için etrafına baktı.
I want to make sure that I don't catch the flu.
- Gribe yakalanmayacağımdan emin olmak istiyorum.
Tom doesn't like being around children because he's always afraid of catching a cold from one of them.
- Tom onlardan birinden her zaman soğuk algınlığı kapmaktan korktuğu için çocukların etrafında olmaktan hoşlanmaz.
Can you at least pretend you want to be here?
- Sen en azından senin burada olmak istediğini taklit edebilir misin?
I don't know what's worse: being stupid or pretending to be stupid.
- Hangisinin daha kötü olduğunu bilmiyorum: aptal olmak mı yoksa aptalmış gibi yapmak mı?
Why does everything have to happen to us?
- Neden her şey bize olmak zorunda.
Tom wants to make sure that doesn't happen to him.
- Tom bunun ona olmayacağından emin olmak istiyor.
A man decides he wants to be king; thousands of people die shortly thereafter as a result of this desire.
- Bir adam kral olmak istediğine karar verir; çok geçmeden bu arzunun sonucu olarak binlerce insan ölür.
The teacher was far from satisfied with the result.
- Öğretmen sonuçtan memnun olmaktan uzaktı.
Do we have to be so formal?
- Bu kadar resmî olmak zorunda mıyız?
Tom didn't have to be so formal.
- Tom çok resmi olmak zorunda değildi.
Men do not exist in this world to become rich, but to become happy.
- Bu dünyada erkekler zengin olmak için değil, mutlu olmak için var olurlar.
It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
- Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
Tom wants to graduate from college before he turns 24 years old.
- Tom, 24 yaşını doldurmadan önce üniversiteden mezun olmak istiyor.
I'd be happy to help you if you're having trouble.
- Bir sorununuz varsa, size yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.
Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
- Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
Everybody expected the musical to be a great hit, but it was far from being a success.
- Herkes müzikalin büyük bir hit olmasını bekliyordu fakat o başarılı olmaktan çok uzaktı.
Would you like to have dinner with me tonight?
- Bu akşam yemekte benimle olmak ister misin?
It must be nice to have friends in high places.
- Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
Christine stayed in the shade all day, because she didn't want to get a sunburn.
- Christine tüm gün gölgede kaldı, çünkü güneş yanığı olmak istemiyordu.
Tom wants to get rich quick.
- Tom, hızlı zengin olmak istiyor.
It's my dream to have a son who'll take over my business when I retire.
- Benim hayalim ben emekli olduğumda işimi devralacak bir erkek evlada sahip olmaktır.
Tom has what it takes to be a good teacher.
- Tom, iyi bir öğretmen olmak için gereken niteliklere sahip.
Eat your vegetables so that you will grow up to be big and strong.
- Büyük ve güçlü olmak için büyüyebilesin diye sebzelerini ye.
I want to be a pilot when I grow up.
- Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.
It is often necessary to depend upon others.
- Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.
Tom wished that he had enough money to retire.
- Tom emekli olmak için yeterli parasının olmasını diledi.
I never want to retire.
- Asla emekli olmak istemiyorum.
For now, I'd like to concentrate on this.
- Şimdilik buna konsantre olmak istiyorum.
All you have to do is to concentrate.
- Bütün yapman gereken konsantre olmak.
Tom wants to graduate from college before he turns 24 years old.
- Tom, 24 yaşını doldurmadan önce üniversiteden mezun olmak istiyor.
I don't have enough credits to graduate.
- Mezun olmak için yeterli kredim yok.
I don't want to cause you any problems.
- Size herhangi bir soruna neden olmak istemiyorum.
I don't want to cause any inconveniences.
- Ben herhangi bir rahatsızlığa neden olmak istemiyorum.
And what we really want is to have many sentences in many — and any — languages.
- Ve bizim gerçekten istediğimiz çok sayıda-ve herhangi-dillerde çok sayıda cümlelere sahip olmaktır.
If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
- Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
We want to cause the least possible harm.
- Biz mümkün olan en az zarara sebep olmak istiyoruz.
I didn't want to cause a scene.
- Bir olaya sebep olmak istemedim.
He wanted to succeed.
- O başarılı olmak istedi.
If you want to succeed, use your time well.
- Başarılı olmak istiyorsanız zamanınızı iyi kullanın.
What do you have to be grateful for?
- Ne için minnettar olmak zorundasın?
What do I have to be grateful for?
- Ne için minnettar olmak zorundayım?
I couldn't help but admire Tom's perseverance.
- Tom'un sabrına hayran olmaktan kendimi alamadım.
He is proud of having graduated from Tokyo University.
- Tokyo Üniversitesi'nden mezun olmaktan gurur duyuyor.
I'd rather die than surrender.
- Teslim olmaktansa ölmeyi tercih ederim.
If I had to surrender, I'd rather choose death.
- Teslim olmak zorundaysam, ölmeyi tercih ederim.
Someday, I would like to possess a sailboat.
- Günün birinde, bir yelkenliye sahip olmak istiyorum.
Happiness isn't merely having many possessions.
- Mutluluk sadece birçok mala sahip olmak değildir.
They decided to adopt a child rather than having one of their own.
- Kendi çocuklarından birine sahip olmak yerine bir çocuk evlat edinmeye karar verdiler.
Most Americans did not have the money to own an automobile.
- Birçok Amerikalının bir otomobile sahip olmak için parası yoktu.
I never want to owe money to anyone.
- Kimseye para borçlu olmak istemiyorum.
I have to agree with him.
- Onunla aynı fikirde olmak zorundayım.
I have to agree with them.
- Onlarla aynı fikirde olmak zorundayım.
Being sick is very boring.
- Hasta olmak çok sıkıcı.
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
- İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in.
- Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.
He won't go on to graduate school.
- Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
Next spring I want to graduate.
- Önümüzdeki bahar mezun olmak istiyorum.
I don't want to have to shoot you.
- Sana ateş etmek zorunda olmak istemiyorum.
I don't want to have to worry about you.
- Sizin için endişelenmek zorunda olmak istemiyorum.
My textbooks cost a lot.
- Ders kitaplarım çok paraya mal olmaktadır.
This book costs 3,000 yen.
- Bu kitap 3000 yene mal olmaktadır.
I would like to subscribe to your newsletter.
- Haber bülteninize abone olmak istiyorum.
Tom doesn't want to be included.
- Tom dahil olmak istemiyor.
Tom is working hard to support his family.
- Tom ailesine destek olmak için sıkı çalışıyor.
Tom is here to support you.
- Tom sana destek olmak için burada.
I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
- Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
I want to be certain you are who you say you are.
- Kim olduğunu söylediğin kişi olduğundan emin olmak istiyorum.
You've got to be certain.
- Emin olmak zorundasın.
I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
- Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
I have to make certain Tom knows what time the concert starts.
- Konserin saat kaçta başladığını Tom'un bildiğinden emin olmak zorundayım.
I have to make certain Tom knows what to do.
- Tom'un ne yapacağını bildiğinden emin olmak zorundayım.