Enlightenment is man's emergence from his self-incurred immaturity.
- Aydınlanma, insanın kendi kendine maruz kaldığı olgunlaşmamışlıktan ortaya çıkmasıdır.
Girls mature faster than boys.
- Kızlar erkeklerden daha hızlı olgunlaşırlar.
My niece is attractive and mature for her age.
- Kız yeğenim yaşına göre çekici ve olgundur.
The apple is not yet ripe.
- Elma henüz olgun değil.
He lived to a ripe old age.
- Olgun bir yaşa kadar yaşadı.
I thought we could discuss this like mature adults.
- Bunu olgun yetişkinler gibi tartışabileceğimizi düşündüm.
Strawberries are now in season.
- Çilekler şimdi olgundur.
Your brother's awfully grown-up for his age.
- Kardeşin yaşına göre çok olgun.
Tom has matured a great deal.
- Tom bir hayli olgunlaştı.
Tom's matured a fair bit in the last few years.
- Tom son birkaç yıl içinde biraz olgunlaştı.
Like good wine, women mellow when they age.
- İyi şarap gibi, kadınlar yaşlandıklarında olgunlaşırlar.
Most women mellow as they age.
- Çoğu kadın, yaşlandıkça olgunlaşır.
Your brother's awfully grown-up for his age.
- Kardeşin yaşına göre çok olgun.
Our children are grown.
- Bizim çocuklarımız olgun.