If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more.
- Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.
We see things differently, according to whether we are rich or poor.
- Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.
We had no unexpected incidents during our trip.
- Gezimiz sırasında beklenmedik olaylarımız olmadı.
Such incidents are quite common.
- Bu gibi olaylar oldukça yaygındır.
What were the chief events of last year?
- Geçen yılın önemli olayları nelerdi?
The events unfolded just as she predicted.
- Olaylar tam onun tahmin ettiği gibi meydana geldi.
Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena.
- Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.
A rainbow is one of the most beautiful phenomena of nature.
- Bir gökkuşağı doğanın en güzel olaylarından biridir.
You don't have to be very old to remember that event.
- O olayı hatırlaman için çok yaşlı olmana gerek yok.
The event affected his future.
- Olay onun geleceğini etkiledi.
The incident took place at midnight.
- Olay gece yarısı gerçekleşti.
Years intervene between the two incidents.
- İki olay arasında yıllar geçer.
He had nothing to do with the case.
- Onun olayla bir ilgisi yoktu.
He was involved in a murder case.
- O, bir cinayet olayına karıştı.
Tom believes in paranormal phenomena.
- Tom normal ötesi olaylara inanıyor.
Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena.
- Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.
It was an embarrassing episode.
- Utanç verici bir olaydı.
Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
- Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
The fact proves his honesty.
- Olay onun dürüstlüğünü kanıtlıyor.
A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
- Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
You don't need to worry about that happening.
- O olay hakkında endişelenmenize gerek yok.
This is an actual happening.
- Bu gerçek bir olaydır.
This experience has changed me.
- Bu olay beni değiştirdi.
This is Mary's first experience of a death in the family.
- Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır.
The teacher tried to interest the students in current events.
- Öğretmen güncel olaylara öğrencilerin dikkatini çekmeye çalıştı.
We must not get angry at things: they don't care at all.
- Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
We see things differently, according to whether we are rich or poor.
- Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
- İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
What's the big occasion today?
- Bugünkü büyük olay nedir?
Needless to say, theft was a rare occurrence.
- Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.
That is the common occurrence in Japan.
- O, Japonya'da yaygın olaydır.
Lightning is an electrical phenomenon.
- Şimşek, elektriksel bir olaydır.
A rainbow is a natural phenomenon.
- Bir gök kuşağı doğal bir olaydır.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
A crowd gathered at the scene.
- Bir kalabalık olay yerinde toplandı.
It was a terrible affair.
- O, korkunç bir olaydı.
He denied having been involved in the affair.
- O, olaya karıştığını inkar etti.