The event is still fresh in our memory.
- Olay anımızda hâlâ tazedir.
You don't have to be very old to remember that event.
- O olayı hatırlaman için çok yaşlı olmana gerek yok.
The 1990's saw various incidents.
- 1990'lar çeşitli olayları gördü.
He described the incident in detail.
- O, olayı ayrıntılı olarak açıkladı.
I'm going to investigate this case.
- Bu olayı araştıracağım.
She is wrong in nine cases out of ten.
- O, on olayın dokuzunda hatalıdır.
Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena.
- Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.
A rainbow is one of the most beautiful phenomena of nature.
- Bir gökkuşağı doğanın en güzel olaylarından biridir.
It was an embarrassing episode.
- Utanç verici bir olaydı.
Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
- Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
That is an actual fact.
- Bu gerçek bir olaydır.
The fact proves his honesty.
- Olay onun dürüstlüğünü kanıtlıyor.
I couldn't have predicted this happening.
- Ben bu olayı tahmin edemezdim.
You don't need to worry about that happening.
- O olay hakkında endişelenmenize gerek yok.
This is Mary's first experience of a death in the family.
- Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır.
This experience has changed me.
- Bu olay beni değiştirdi.
Try to see things as they really are.
- Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış.
If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more.
- Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.
The scene of the car accident was a horrifying sight.
- Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.
The police took some pictures of the scene of the accident.
- Polisler olay yerinin birkaç fotografını çekti.
What's the big occasion today?
- Bugünkü büyük olay nedir?
That is the common occurrence in Japan.
- O, Japonya'da yaygın olaydır.
That occurrence is inevitable.
- O olay kaçınılmazdır.
In Sweden it is more common for a child to have three first names than one, but here, at home, this is a more unusual phenomenon.
- İsveç'te bir yerine üç isme sahip olmak bir çocuk için daha yaygındır, fakat burada, evde, daha sıra dışı bir doğal olaydır.
Lightning is an electrical phenomenon.
- Şimşek, elektriksel bir olaydır.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
She described the scene in detail.
- Olay yerini detaylı olarak tanımladı.
They are going to investigate the affair.
- Onlar olayı araştıracak.
He expressed regret over the affair.
- Olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti.