Her debut was the biggest social event of the season.
- Onun sahneye ilk çıkışı mevsimin en büyük sosyal olayı idi.
The event is still fresh in our memory.
- Olay anımızda hâlâ tazedir.
Years intervene between the two incidents.
- İki olay arasında yıllar geçer.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
He had nothing to do with the case.
- Onun olayla bir ilgisi yoktu.
I'm going to investigate this case.
- Bu olayı araştıracağım.
Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena.
- Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.
Mathematics is the foundation of all exact knowledge of natural phenomena.
- Matematik doğal olaylar hakkındaki bütün bilginin temelidir.
It was an embarrassing episode.
- Utanç verici bir olaydı.
Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
- Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
The fact proves his honesty.
- Olay onun dürüstlüğünü kanıtlıyor.
Wait until all the facts in the case are known.
- Olay hakkındaki tüm gerçekler bilinene kadar bekleyin.
You don't need to worry about that happening.
- O olay hakkında endişelenmenize gerek yok.
This is an actual happening.
- Bu gerçek bir olaydır.
This is Mary's first experience of a death in the family.
- Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır.
This experience has changed me.
- Bu olay beni değiştirdi.
We must not get angry at things: they don't care at all.
- Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
Try to see things as they really are.
- Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
The scene of the car accident was a horrifying sight.
- Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.
What's the big occasion today?
- Bugünkü büyük olay nedir?
That occurrence is inevitable.
- O olay kaçınılmazdır.
Needless to say, theft was a rare occurrence.
- Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.
A rainbow is a natural phenomenon.
- Bir gök kuşağı doğal bir olaydır.
In Sweden it is more common for a child to have three first names than one, but here, at home, this is a more unusual phenomenon.
- İsveç'te bir yerine üç isme sahip olmak bir çocuk için daha yaygındır, fakat burada, evde, daha sıra dışı bir doğal olaydır.
She described the scene in detail.
- Olay yerini detaylı olarak tanımladı.
A crowd gathered at the scene.
- Bir kalabalık olay yerinde toplandı.
He expressed regret over the affair.
- Olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti.
They are going to investigate the affair.
- Onlar olayı araştıracak.