olayında

listen to the pronunciation of olayında
Турецкий язык - Английский Язык
(Konuşma Dili) in the case of
in the matter of, concerning, regarding
olay
event

Her debut was the biggest social event of the season. - Onun sahneye ilk çıkışı mevsimin en büyük sosyal olayı idi.

The event affected his future. - Olay onun geleceğini etkiledi.

olay
incident

The incident took place at midnight. - Olay gece yarısı gerçekleşti.

Years intervene between the two incidents. - İki olay arasında yıllar geçer.

olay
case

He was involved in a murder case. - O, bir cinayet olayına karıştı.

She is wrong in nine cases out of ten. - O, on olayın dokuzunda hatalıdır.

olay
(Nükleer Bilimler) phenomena

The scientist explained the strange phenomena in the light of recent scientific knowledge. - Bilimci son bilimsel bilgiler ışığında garip olayları açıkladı.

A rainbow is one of the most beautiful phenomena of nature. - Bir gökkuşağı doğanın en güzel olaylarından biridir.

olay
{i} episode

It was an embarrassing episode. - Utanç verici bir olaydı.

olay
circumstance

Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place. - Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.

olay
fact

Would you like to know the truth about this fact? - Bu olay hakkındaki gerçeği bilmek istiyor musun?

That is an actual fact. - Bu gerçek bir olaydır.

olay
happening

I couldn't have predicted this happening. - Ben bu olayı tahmin edemezdim.

You don't need to worry about that happening. - O olay hakkında endişelenmenize gerek yok.

olay
experience

Tom had a similar experience. - Tom benzer bir olay yaşadı.

This experience has changed me. - Bu olay beni değiştirdi.

olay
chose
olay
event, occurrence
olay
apparition
olay
thing

Tom often has trouble remembering things. - Tom'un çoğunlukla olayları hatırlama sorunu var.

We see things differently, according to whether we are rich or poor. - Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.

olay
occurring
olay
accident

The police took some pictures of the scene of the accident. - Polisler olay yerinin birkaç fotografını çekti.

The scene of the car accident was a horrifying sight. - Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.

olay
bang
olay
business
olay
occasion

What's the big occasion today? - Bugünkü büyük olay nedir?

olay
occurrence

Needless to say, theft was a rare occurrence. - Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.

That is the common occurrence in Japan. - O, Japonya'da yaygın olaydır.

olay
phenomenon

A rainbow is a natural phenomenon. - Bir gök kuşağı doğal bir olaydır.

This phenomenon is being understood slowly. - Bu olay yavaş yavaş anlaşılıyor.

olay
news event
olay
episodes
olay
the event
olay
unusual event, incident
olay
instance
olay
event, incident, case, fact, happening, occurrence; phenomenon
olay
scene

The scene of the car accident was a horrifying sight. - Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.

A crowd gathered at the scene. - Bir kalabalık olay yerinde toplandı.

olay
affair

It was a terrible affair. - O, korkunç bir olaydı.

He expressed regret over the affair. - Olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti.

olay
contingent
Английский Язык - Английский Язык

Определение olayında в Английский Язык Английский Язык словарь

olay
Palm leaves, prepared for being written upon with a style pointed with steel
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение olayında в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Olay
fenomen
olay
Önemli tarihî olgu
olay
Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vak'a
olay
Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka: "O olaydan sonra bir daha yalnız kalmamıştık onunla."- N. Cumalı. Önemli tarihsel olgu
olay
(Osmanlı Dönemi) hâdise
olayında
Избранное