I want to see exactly what's happening.
- Ne olduğunu tam olarak görmek istiyorum.
That's exactly what's happening now.
- Şimdi tam olarak olanlar budur.
It serves you right that you failed your exam. You didn't study for it at all.
- Sınavda başarısız olarak hakettiğin cezayı gördün,sınava hiç çalışmadın.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
His name was becoming widely known.
- Onun adı yaygın olarak biliniyordu.
Japan is becoming the most advanced country technologically.
- Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.
It's a tossup as to who will win; both teams are about the same in quality.
- Kimin kazanacağına gelince bir şanstır; her iki takım da kalite olarak aynıdır.
I fed my dog what I thought was good quality dog food.
- Köpeğimi iyi kalite köpek maması olarak düşündüğüm mamayla besledim.
To improve your fluency, you should try speaking with native speakers as often as you can.
- Akıcılığınızı geliştirmek için, olabildiğince sık olarak anadili ile konuşanları denemelisiniz.
Do you still play golf as often as you used to?
- Hala eskisi kadar sık olarak golf oynuyor musun?
Americans, in general, don't like to dress up.
- Amerikalılar, genel olarak, giyinip süslenmeyi sevmezler.
In general, Japanese are hardworking.
- Genel olarak, Japonlar çalışkandır.
Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?
Generally speaking, Americans like coffee.
- Genel olarak, Amerikalılar kahveyi severler.
Generally speaking, women live longer than men by almost ten years.
- Genel olarak, kadınlar erkeklerden yaklaşık on yıl daha uzun yaşarlar.
As a result, prices rose.
- Sonuç olarak, fiyatlar yükseldi.
As a result, more women are receiving equal work.
- Sonuç olarak, daha fazla kadın eşit işi alıyor.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
The number pi is approximately equal to 3.14 or 22/7. Its symbol is π.
- Pi sayısı, yaklaşık olarak 3,14 ya da 22/7'ye eşdeğerdir. Sembolü π'dir.
He was described as an unusually passionless person.
- O, olağandışı olarak tutkun olmayan bir kişi olarak tanımlandı.
Tom nodded affirmatively.
- Tom olumlu olarak başını salladı.
You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
- Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
What exactly are you doing?
- Tam olarak ne yapıyorsun?
Tatoeba.org, a language website, was shut down temporarily for maintenance.
- Bir dil web sitesi olan Tatoeba.org bakım için geçici olarak kapatıldı.
The apple appeased my hunger temporarily.
- Elma, açlığımı geçici olarak giderdi.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
Most elevators operate automatically.
- Birçok asansörler otomatik olarak çalışır.
German restaurants do not automatically serve water.
- Alman restoranları otomatik olarak su hizmeti vermezler.
She frankly admitted her guilt.
- O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
We talked quite frankly.
- Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
Tom eventually did everything we asked him to do.
- Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
- Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
He was naturally very angry.
- O, doğal olarak çok kızmıştı.
All men naturally hate each other.
- Bütün insanlar doğal olarak birbirlerinden nefret ederler.
I study French in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Fransızca eğitimi de alıyorum.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
I didn't quite catch the name of that designer.
- O tasarımcının adını tam olarak anlamadım.
I don't quite understand what you are saying.
- Söylediğini tam olarak anlamıyorum.
They verbally abused me.
- Onlar beni sözlü olarak taciz ettiler.
They verbally abused Tom.
- Onlar sözlü olarak Tom'u taciz ettiler.
Who first split the atom?
- Atomu ilk olarak kim parçaladı?
Suppose you are fired, what will you do first?
- Farzet ki işten atıldın, ilk olarak ne yaparsın?
Are you seriously thinking about eating all that?
- Onun hepsini yemeği ciddi olarak düşünüyor musun?
Are you seriously thinking about not going?
- Ciddi olarak gitmemeyi düşünüyor musun?
I didn't speak with Tom directly.
- Tom'la direkt olarak konuşmadım.
Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
- Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
He has some income in addition to his salary.
- Maaşına ek olarak biraz geliri var.
I want to study German in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Almanca eğitimi yapmak istiyorum.
Whether you pick the Lions or Tigers to win, the result will be a toss-up because both teams are equally strong.
- Kazanmak için ister Lions'ları ister Tiger'ları seç, sonucu şansa bağlıdır. Çünkü her iki takım eşit olarak güçlüdür.
You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
Sami and Layla started meeting in secret.
- Sami ve Leyla gizli olarak buluşmaya başladılar.
There is a rule concerning the use of knives and forks.
- Bıçak ve çatal kullanımı ile ilgili olarak bir kural vardır.
He reluctantly went to see her.
- Onu görmeye isteksiz olarak gitti.
Tom reluctantly published Mary's tragic novel.
- Tom, Mary'nin trajik romanını isteksiz olarak yayınladı.
That is gradually changing.
- O kademeli olarak değişiyor.
Gradually, they are all leaving.
- Kademeli olarak, hepsi terk ediyor.
Police think the fire was deliberately lit.
- Polise göre yangın kasıtlı olarak çıkarıldı.
He deliberately kept on provoking a confrontation.
- O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.
Tom didn't know for certain what time he should arrive.
- Tom saat kaçta varması gerektiğini kesin olarak bilmiyordu.
I don't know for certain when he will come.
- Ben onun ne zaman geleceğini kesin olarak bilmiyorum.
We have to pay in advance.
- Peşin olarak ödemek zorundayız.
You should pay your rent in advance.
- Kiranı peşin olarak ödemelisin.
If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
- Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
Within the thermosphere, temperatures rise continually to well beyond 1,000 degrees C.
- Termosfer içinde sıcaklıklar sürekli olarak 1.000 derece Celsius'un hayli ötesine yükselir.
I have a lot of friends to support me mentally.
- Beni zeka olarak destekleyecek çok arkadaşım var.
I think Tom may be mentally ill.
- Sanırım Tom zihinsel olarak hasta olabilir.
Athletes must be tough not only physically, but also mentally.
- Atletler sadece fiziksel olarak değil fakat aynı zamanda zihinsel olarak da güçlü olmalılar.
Did you do that intentionally?
- Sen onu kasıtlı olarak mı yaptın?
I'm never gonna intentionally get drunk.
- Ben asla kasıtlı olarak sarhoş olmayacağım.
That's precisely what you need now.
- Artık ihtiyacın olan kesin olarak budur.
Where did you find it? Somewhere in the forest. I couldn't say precisely.
- Onu nereden buldun? Ormanda bir yerde. Kesin olarak söyleyemem.
I don't know exactly where I am.
- Nerede olduğumu kesin olarak bilmiyorum.
Tom knows exactly what to do.
- Tom kesin olarak ne yapacağımı biliyor.
Tom tapped his foot nervously.
- Tom sinirli olarak ayağını vurdu.
Mary chewed on her nails nervously.
- Mary sinirli olarak tırnaklarını çiğnedi.
I'm sending two photographs as attachments.
- Sana iki fotografı ek olarak gönderiyorum.