I take it that's unusual.
- Sanırım o olağan dışı.
It's very unusual for you and Tom to disagree.
- Senin ve Tom'un aynı fikirde olmaması çok olağan dışı.
Tom is an extraordinary jumper.
- Tom olağandışı bir atlamacıdır.
Mary is an extraordinary woman.
- Meri olağandışı bir kadın.
Unusually low temperatures account for the poor rice crop this year.
- Olağandışı düşük ısılar bu yıl düşük kaliteli pirinç hasatından sorumlu tutulmaktadır.
It's unusual for Tom to be late.
- Tom'un geç kalması olağandışıdır.