Sık sık Londra'ya giderim.
- I often go to London.
O öğrenciyken, sık sık diskoya giderdi.
- When she was a student, she used to go to the disco often.
Zenginler çoğu kez pintidirler.
- The rich are often misers.
Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.
- Tom and his friends often play cards until after midnight.
Bugünlerde sıkça bir enerji krizinden bahsediliyor.
- We often hear about an energy crisis these days.
Onu şarkı söylerken görüyorum ama bu sıkça değil.
- I see him singing, but this isn't often.