Dan'a sadece başka yerde bir iş teklif edildi.
- Dan has just been offered a job elsewhere.
Bana başka bir iş teklif edildi.
- I've been offered another job.
Size özel bir teklif vermek için buradayım.
- I'm here to give you a special offer.
Öneri geri çevrilemeyecek kadar çok iyidir.
- The offer is too good to be turned down.
Uzun lafın kısası, önerini kabul edemeyiz.
- To make a long story short, we cannot accept your offer.
Size iş teklif etmek istiyoruz.
- We want to offer you the job.
Senin onayınla, işi ona teklif etmek istiyorum.
- With your approval, I would like to offer him the job.
Onun teklifini reddetti.
- She refused his offer.
Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
- I am surprised that she refused such a good offer.
Sana işini geri önermek istiyorum.
- I'd like to offer you your job back.
Sana biraz yardım önermek istiyorum.
- I'd like to offer you some help.
Sami, Leyla'ya kalacak bir yer sunmak istedi.
- Sami wanted to offer Layla a place to stay.
Yardımımı sunmak için aradım.
- I called to offer my assistance.
Onun şirketi halka arz hisse sattığında Tom milyarder oldu.
- Tom became a billionaire when his company sold shares in an initial public offering.
Onların teklifini kabul edip etmeyeceğimize karar vermek için üç saatimiz var.
- We have three hours to decide whether we're going to accept their offer.
Size özel bir teklif vermek için buradayım.
- I'm here to give you a special offer.
Siz hiç günlük turlar sunuyor musunuz?
- Do you offer any day tours?
Bu restoran gerçekten bazı nefis yemekler sunuyor.
- This restaurant offers some really exquisite dishes.
Siz hiç günlük turlar sunuyor musunuz?
- Do you offer any day tours?
Paul, yeni bir plan sundu.
- Paul offered a new plan.
Bir öneri sunmak istiyorum.
- I'd like to offer a proposal.
Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.
- Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls.
Biz bu yeni ürünleri liste fiyatının % 20 altında sunabiliriz.
- We can offer these new products at 20% below list price.
Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
- We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
Jane biz dışarıda iken bizim çocuklarımıza bakmayı teklif etti.
- Jane offered to take care of our children when we were out.
Evi ona 300,000 dolara satmayı teklif ettik.
- We offered him the house for $300,000.
O kadar mutluydum ki teşekkürlerimi sunmayı unuttum.
- I was so happy that I forgot to offer my thanks.
Tom herhangi bir açıklama sunmadı.
- Tom didn't offer any explanation.
She offered to help with her homework.
He offered his good will for the Councilman's vote.
The opportunity, however, did not offer till next morning, for Phoebe did not come to bed till long after I was gone to sleep.
What's in his offer?.
The next stage is to remove and replace the top part of the right side lip, and offer the lid to the car to ensure all the shapes and gaps are okay.
His first letter was not a real offer, but an attempt to determine interest.
... are able to stay on their family plan. That's already offered in the private marketplace; ...
... I just offered. ...