Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
Ben ikinci el kitapçılarda ve ikinci el giyim dükkanlarında alışveriş yapmayı severim.
- I like shopping in used-book stores and in used-clothing shops.
Müşterimiz yoktu, bu yüzden mağazayı erken kapattık.
- We had no customers, so we shut the shop early.
Bu mağaza sadece geri dönüştürülmüş kâğıt kullanır.
- This shop uses only recycled paper.
Alışveriş etmek için şehir merkezine gidiyoruz.
- We're going downtown to go shopping.
Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
Bir süre iş konuşalım.
- Let's talk shop for a while.
Annem işten eve gelirken günlük alışverişini yapar.
- My mother does her usual shopping on her way home from work.
Tom kontrol ettirmek için arabasını tamirhaneye getirdi.
- Tom brought his car to the repair shop to have it checked.
Bunu tamirhaneye götür.
- Take it to the repair shop.
Tamir atölyesine gidiyorum.
- I'm going to the repair shop.
... the research he did helped shape his approaches to how, as President of the United States, ...
... So we have phones in every size and shape; phones with keyboards that slide; phones with ...