Şımarık çocuk sevmiyorum.
- I don't like spoiled children.
Tom şımarık küçük bir çocuk.
- Tom is a spoiled little brat.
Üç gündür, bayat bir sandviç, çürük bir elma ve biraz bozuk yoğurt dışında hiçbir şey yemedim.
- I haven't had anything to eat for three days other than a stale sandwich, a rotten apple, and some spoiled yogurt.
Buzdolabını açtığımda, etin bozulduğunu gördüm.
- When I opened the refrigerator, I noticed the meat had spoiled.
Şımarık bir velet gibi davranıyorsun.
- You're behaving like a spoilt brat.
Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
- Tom ate some spoiled food and became sick.