Bu kitap kahramanın aşılmaz olasılıkları fethettiğini görür ve günü kurtarır.
- This book sees the protagonist conquer insurmountable odds and save the day.
Onlar oldukça kötü olasılıklar.
- Those are pretty bad odds.
O, ihtimalleri yendi ve başarılı oldu.
- He beat the odds and was successful.
Tom ihtimallerin farkındadır.
- Tom is well aware of the odds.
Tom ihtimallerin farkındadır.
- Tom is well aware of the odds.
O, ihtimalleri yendi ve başarılı oldu.
- He beat the odds and was successful.
O her zaman patronuyla anlaşmazlık içinde.
- He is always at odds with his boss.
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
Tom ihtimallerin farkındadır.
- Tom is well aware of the odds.
Bu iki bölüm bazen birbiriyle kavgalıdır.
- Those two departments are sometimes at odds with each other.
Avantajlar ondan yana.
- The odds are in his favor.
Ona üçe birlik avantaj önerdim.
- I offered him odds of 3 to 1.
Tuhaf değil mi? Biz çoktan varmış olmalıydık.
- Odd, isn't it? We should have already arrived.
O, o giysilerin içinde tuhaf görünüyor.
- She looks odd in those clothes.
Tom bana en acayip görüntüyü verdi.
- Tom gave me the oddest look.
Onu acayip bulmadığını mı demek istiyorsun?
- Do you mean you don't find that odd?
Adamın davranışı çok garipti.
- The man's behavior was very odd.
Gariptir, bu sonbaharda çok sayıda pembe dizi izliyorum.
- Oddly, I've been watching a lot of telenovelas this fall.
Oda ufak tefek şeylerle dolu.
- The room is full of odds and ends.
Oda ufak tefek şeylerle dolu.
- The room is full of odds and ends.
Eveything is all odds and ends in my kitchen cabinet.
Ed is the odds-on choice for class president, because he has good sense and good humor.
Tom ihtimallerin farkındadır.
- Tom is well aware of the odds.
Tom bir şeyin tuhaf olduğunu fark etti.
- Tom noticed something was odd.
Bir, üç ve beş tek sayılardır.
- One, three, and five are odd numbers.
Mary tek sayılardan hoşlanmaz.
- Mary does not like odd numbers.
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
Mary tek sayılardan hoşlanmaz.
- Mary does not like odd numbers.
Peter ve Carol'un tatillerini geçirecekleri yerde araları açıktı.
- Peter and Carol were at odds with each other over where to spend their vacation.
Tom ve Mary'nin uzun bir süredir araları açıktır.
- Tom and Mary have been at odds with each other for a long time.
Bu iki bölüm bazen birbiriyle kavgalıdır.
- Those two departments are sometimes at odds with each other.
Leyla'nın giderek artan orandaki garip davranışları onun anne ve babasını çok endişelendiriyordu.
- Layla's increasingly odd behavior worried her parents a lot.
Şair, yirmi küsur yıl burada yaşadı.
- The poet lived here some twenty odd years.
I'd say the odds are strongly in favor of the sun rising tomorrow morning.
The garage was filled with a random assortment of odds and ends.
Ed is the odds-on choice for class president, because he has good sense and good humor.
Against all odds the small community college ended up in the NCAA final four.
The witness' statement seems to be at odds with the evidence, not a good sign for the prosecutor.
... have color facing especially tough odds to stay on track and reach their full ...
... that are being drawn that are quite dramatically at odds ...