Bu büyük bir fırsat olacak.
- It'll be a big occasion.
Bu mutlu bir fırsat değil.
- It's not a happy occasion.
Ben çeşitli vesilelerle Chuck's Diner'da yemek yedim.
- I have eaten at Chuck's Diner on several occasions.
O çeşitli vesilelerle oldu.
- That happened on several occasions.
Tom Mary'nin giydiğinin ortam için uygun olduğunu düşünmüyordu.
- Tom didn't think what Mary was wearing was appropriate for the occasion.
Elbisen ortam için uygun değil.
- Your dress is unsuitable for the occasion.
Özel durumlar dışında asla içmez.
- He never drinks except on special occasions.
Onun konuşması duruma çok uygun değildi.
- His speech was not very becoming to the occasion.
Bugünkü büyük olay nedir?
- What's the big occasion today?
Midemde ara sıra olan ağrılar var.
- I have occasional pains in the stomach.
Yarın ara sıra sağanaklar olabilir.
- Occasional showers are possible tomorrow.
Özel durumlar dışında Tom asla içki içmez.
- Tom never drinks except on special occasions.
Ben sadece özel durumlarda kravat takarım.
- I only wear a tie on special occasions.
O, zaman zaman dedektif hikayeleri okur.
- He reads detective stories on occasion.
Şimdi bile zaman zaman artçı şoklar var.
- Even now there are occasional aftershocks.
Ara sıra Tom'a rastlarım.
- I run into Tom occasionally.
Robert ara sıra beni ziyaret eder.
- Robert occasionally visits me.
Yarınki hava güneşli ve nadiren yağışlı olmalı.
- Tomorrow's weather should be sunny with occasional rain.
Bu şehirde ciddi bir su sıkıntısı var, yani biz bazen banyo olmaktan vazgeçmeliyiz.
- There is a severe shortage of water in this city, so we must give up having a bath occasionally.
Öğretmenler bazen öğrencilerinin stres atmasına izin vermeliler.
- Teachers should occasionally let their students blow off some steam.
Midemde ara sıra olan ağrılar var.
- I have occasional pains in the stomach.
Anne zaman zaman oğlunun mektubunu yeniden okuyordu.
- The mother occasionally reread her son's letter.
Tom zaman zaman Mary'yi anne babasının evinde ziyaret eder.
- Tom occasionally visited Mary at her parents' house.
Bazen işler planlandığı gibi gitmez.
- Occasionally, things don't go as planned.
Kopya cümleler bazen Tatoeba'da oluşturulur. Tekilleştirme robot, Horus, genellikle onlarla ilgilenir.
- Duplicate sentences are occasionally created on Tatoeba. The deduplication bot, Horus, generally takes care of them.
Ara sıra okula gitmem.
- I am absent from school on occasion.
Onlar ara sıra et yerler.
- They eat meat on occasion.
Biz zaman zaman buluştuk.
- We've met on occasion.
O, zaman zaman dedektif hikayeleri okur.
- He reads detective stories on occasion.
Sadece özel günlerde ıstakoz yeriz.
- We have lobsters only on special occasions.
Tom özel günlerde giyinmeyi seviyor.
- Tom likes to dress up on special occasions.
Ben sadece özel durumlarda kravat takarım.
- I only wear a tie on special occasions.
Özel durumlar dışında Tom asla içki içmez.
- Tom never drinks except on special occasions.
I had no occasion to feel offended, however.
At this point, she seized the occasion to make her own observation.
Having people round for dinner was always quite an occasion at our house.
it were too vile to say, and scarce to be beleeved, what we endured: but the occasion was our owne, for want of providence, industrie and government .
I could think of two separate occasions when she had deliberately lied to me.
Flames could still be seen from town flaring up occasionally on a hill dotted with emergency vehicles.
To his comic fury and shame, the traveller's 'master part' fails to rise to the occasion, and the girl's innocence is preserved.
... This is obviously a very tender topic. I've had the occasion over the last couple of years ...