Onlar itirazlarını belirttiler.
- They stated their objections.
Eğer sizin bir itirazınız yoksa ben oldukça iyiyim.
- I'm quite all right if you have no objection to it.
Benim açımdan bir sakınca yoktur.
- There is no objection on my part.
Gökyüzündeki garip cisim çıplak gözle görülebilirdi.
- The strange object in the sky could be seen with the unaided eye.
Yolda duran garip bir cisim buldum.
- I found a strange object lying on the road.
Amacım önerine itiraz etmek değil.
- I don't mean to object to your proposal.
Tamamen objektif olmayabilirim.
- I may not be completely objective.
Kadınlar objeler değiller.
- Women are not objects.
Nesnenin yüzeyi oldukça pürüzlü.
- The surface of the object is fairly rough.
Nesneyi tarif edebilir misiniz?
- Can you describe the object?
Erkekler amaçlarına ulaştı.
- The men achieved their objectives.
Ayaklanma, hedeflerine ulaşmakta başarısız oldu.
- The uprising failed to achieve its objectives.
Pazarlama bölümü ve satış bölümü hedefleri mutlaka aynı değildir.
- The objectives of the marketing department and the sales department are not necessarily the same.
Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
- His book became an object of criticism.
Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
- I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
Aslında beni hiç sevmiyorsun. Tek önem verdiğin şey matematik! Ne münasebet, seni seviyorum! Kanıtla! Peki. Sevdiğim şeyler A kümesi olsun...
- You don't really love me at all. You only care about your math stuff! Not at all, I do love you! Prove it! Okay. Let A be the set of the objects I love...
Dehşet veren bir şeydi.
- It was an object of terror.
Metinler hiç objektif değiller.
- Texts are never objective.
Değerlendirme her zaman objektif değildir.
- Valuation is not always objective.