Tom has money. However, he's not all that happy.
- Tom'un parası var. Fakat o kadar çok mutlu değil.
Tom isn't all that honest.
- Tom o kadar çok dürüst değil.
The frost was such that the birds fell on the fly.
- Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü.
The noisy of heavy traffic was such that the policeman could not make himself heard.
- Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı.
How come you know so much about Japanese history?
- Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
If he did not watch so much television, he would have more time for study.
- O kadar çok televizyon izlemeseydi, çalışmak için daha fazla zamanı olurdu.