Saat şimdi yedi kırk beş.
- It's quarter to eight now.
O şimdi bir mektup yazıyor.
- She is writing a letter now.
Şimdilik bu kadar yeterli.
- That's enough for now.
O şimdilik yeterli olacaktır.
- That will be enough for now.
Lütfen hemen şimdi gel.
- Please come right now.
Hemen şimdi bir suşi bara gitmeye ne dersin?
- How about going to a sushi bar right now?
Bundan sonra daha sıkı çalış.
- Study harder from now on.
Bundan sonra daha dikkatli olmalısın.
- You need to be more careful from now on.
İngilizce ödevimi yapmayı henüz şimdi bitirdim.
- I have just now finished doing my English homework.
O, az önce ofisten ayrıldı.
- He left the office just now.
Paul az önce telefon etti.
- Paul telephoned just now.
Şu an itibariyle güzel güzel uyuyabileceğim.
- As of now I'll be able to sleep peacefully.
Tom şu ana kadar birden fazla iş teklifi aldı.
- Tom certainly has had more than one job offer by now.
Tom şu ana kadar Mary'den bir haber almış olması gerektiği için endişeli.
- Tom is worried because he should have heard from Mary by now.
Bu şu an için işe yarar.
- This will do for now.
Burada ve şimdi odaklanmanı istiyorum.
- I want you focus on the here and now.
Sana şimdi yanıt veremem.
- I can't answer you here and now.
Sana burada ve şu anda cevap veremem.
- I can't answer you here and now.
Şimdi katıl ve tam bir yıl boyunca ödeme yapma.
- Join now and pay nothing for a whole year.
Babam şu anda meşgul.
- My father is busy just now.
Ben, şu anda ters bir şey düşündüğüne dair bahse girerim.
- I just bet you were thinking something perverse just now.
Bebek diş çıkarıyor bu aralar.
- The baby is growing teeth now.
Tom'un bu aralar ne yaptığını bilmiyorum.
- I don't know what Tom does nowadays.
Bir hata yaptığımızı şimdi anlıyorum.
- I see now that we've made a mistake.
O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
- Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
Derhal konuşmayı kes.
- Stop speaking right now.
Onu derhal kontrol edeceğiz.
- We'll check on it right now.
Bazı nedenlerden dolayı mikrofon şu ana kadar çalışmıyordu.
- For some reason the microphone wasn't working until now.
Üzgünüm, şu ana kadar yorumunuzu okumadım.
- Sorry, I didn't read your comment until now.
Gelecek sefer iş değiştireceğim. Benim şu ana kadar kazandığım deneyimi kullanmama izin verecek işe ihtiyacım var.
- Next time I switch jobs, I need work that will let me make use of the experience I've gained up to now.
Şu ana kadar hiç yurt dışında bulunmadım.
- Up to now I've never been abroad.
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Robert ara sıra beni ziyarete gelir.
- Robert comes to visit me every now and then.
O, ara sıra annesine yazar.
- He writes to his mother every now and then.
Tom bundan böyle bunu bu şekilde yapacaktır.
- Tom will do that this way from now on.
Bundan böyle bunu senin tarzınla yapacağız.
- We'll do that your way from now on.
Hemen şimdi sana geliyorum.
- I'm coming to you just now.
Evet, ama o hemen şimdi gitti.
- Yes, but she left just now.
Şu anda bir bira içiyorum.
- I'm drinking a beer right now.
Tom'un şu anda Boston'da olmadığını duyuyorum.
- I hear that Tom isn't in Boston now.
Asama yanardağı şu an hareketsiz.
- Mt. Asama is now dormant.
Onun yardımı olmasa, şu an hayatta olmam.
- If it weren't for her help, I would not be alive now.
Ara sıra senden haber almama izin ver, verecek misin?
- Let me hear from you now and again, will you?
Tom zaman zaman Mary'den haber alır.
- Tom hears from Mary every now and then.
Zaman zaman okulda onunla karşılaşırım.
- I meet him at school now and then.
Arada sırada oğluna yazar.
- She writes to her son every now and then.
Arada sırada seni görüyorum.
- I see you every now and then.
Tom ara sıra bir bardak şarabı sever.
- Tom enjoys a glass of wine every now and then.
Ara sıra ata binmeyi severim.
- I like to ride a horse now and then.
Şimdi daha zayıf olduğum için bu kıyafete sığabiliyorum.
- Now that I'm thinner, I can fit into this dress.
Artık sonbahar olduğu için geceler uzuyor.
- The nights are getting longer now that it is autumn.
Şimdiye kadar seni görmedim.
- I didn't see you until now.
Bu gerçek şimdiye kadar bilinmiyordu.
- This fact was not known until now.
Bu çılgınca bir fikir gibi görünebilir fakat sanırım hemen şu anda Tom'u ve Mary'i ziyaret etmeye gitmeliyiz.
- It may seem like a crazy idea, but I think we should go visit Tom and Mary right now.
Onu hemen yapabilir miyim?
- May I do it right now?
Artık ne isterlerse yapabilirler.
- From now on, they can do whatever they like.
Artık ne yapacağımı bilmiyorum.
- I don't know what to do from now on.
Şimdi bile, biz halen onun gerçek katil olduğundan şüpheleniyoruz.
- Even now, we still doubt that he is the real murderer.
Now, now. Don't be rude.
Now, now, there's nothing to worry about.
That's enough for now, we can continue our conversation tomorrow.
I cannot be grasped in the here and now. For I reside just as much with the dead as with the unborn. Somewhat closer to the heart of creation than usual. But not nearly close enough.
Hamlet: How now! a rat? Dead, for a ducat, dead!.
I'll be coming just now.
I was talking to my friend on the phone just now.
The pudding was now ready to be served.
Now I am six.
Now, stop that Jimmy!.
We all want what is now best for our children.
I think this band's sound is very now.
Now all the children have grown up and left, the house is very quiet.
Radio 4's continuity announcer said at the end of the show: As many of you will have noticed, that edition of The Now Show wasn't very now. It was actually last week's programme. Our apologies for that..
We can play football now that the rain has stopped.
Now! Fire all we've got while the enemy is in reach!.
Now listen, we must do something about this.
countable, chiefly in phenomenology A particular instant in time, as perceived at that instant.
Call your mother now and then and let her know you care.
Alice: Now you're cooking!.
Bob: 'Now you're talking! ''.