Tom bir şey söylemeye gönülsüz gibi görünüyor.
- Tom seems reluctant to say anything.
Bunu gönülsüzce yapma.
- Do not do it reluctantly.
Tom tek başına gitmeye isteksizdi.
- Tom was reluctant to go by himself.
Çok uzun bir tatil birini tekrar işe başlamak için isteksiz yapar.
- Too long a holiday makes one reluctant to start work again.
She was reluctant to lend him the money.