Bizimle her şey iyidir.
- Everything is well with us.
O, evliliğinde her şeyin iyi olmadığını ima etti.
- He intimated that all is not well in his marriage.
Dediklerine göre ev sahibinin zamanında hali vakti yerindeymiş.
- They say the landlord used to be well off.
O günlerde ailemin hali vakti yerindeydi.
- My family was well off in those days.
Peki, öyleyse, yapmamı istiyorsan onu yaparım.
- Well, then, if you want me to I'll do it.
Pekala, bunu sen yapmadıysan, öyleyse kim yaptı?
- Well, if you didn't do it, then who did?
O, Japonya tarihine iyice aşina oldu.
- He got well acquainted with the history of Japan.
Tom ofiste olanların iyice farkında.
- Tom is well aware of what is going on at the office.
Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.
- Tom can understand perfectly well.
Onun ailesi tamamen çok iyidir.
- His family are all very well.
O bu işe başladığından beri oldukça iyi durumda.
- He has been well off since he started this job.
Tom hâlâ iyi durumda.
- Tom is still doing well.
Peki, belirsizliğin ekonomik faturası ne olacak?
- Well, what about the economic price to be paid due to uncertainty?
Peki, beni ikna ettiniz.
- Well, you've convinced me.