Hoş olmayan bir haber aldım.
- I got an unpleasant news.
Bu meyvenin hoş olmayan bir kokusu var.
- This fruit has an unpleasant smell.
O bu tür görüşü nahoş bulur.
- He finds this kind of opinion unpleasant.
Ne tatsız bir sürpriz!
- What an unpleasant surprise!
Başkalarının hayatını tatsız yapmadan hayatından zevk almalısın.
- You should enjoy your life without making others' lives unpleasant.
Kız kardeşinle çok antipatik olma, Tom.
- Don't be so unpleasant with your sister, Tom.