Saldırılmadığı sürece bir köpek nadiren ısırır.
- A dog seldom bites unless it is attacked.
Talihsizlikler nadiren birer birer gelirler.
- Misfortunes seldom come singly.
Ben artık onu arada bir yapıyorum.
- I seldom do that anymore.
O nadiren, kırk yılda bir, gelir.
- He seldom, if ever, comes.
Nadiren, kırk yılda bir, bir kitap okur.
- He seldom, if ever, reads a book.
O çok dikkatlidir bu nedenle seyrek hata yapar.
- She is very careful, so she seldom makes mistakes.
Tom seyrek şarkı söyler ama sanırım bu gece söyleyecek.
- Tom seldom sings, but I think he will tonight.