Uzun bir günün ardından yorgun olmalısın. Hayır, hiçbir şekilde.
- You must be tired after a long day. No, not in the least.
O, hediyemden hiç memnun olmadı.
- She was not in the least pleased with my present.
Bu hiç de Tom'un beklediği bir şey değil.
- This is not at all what Tom expected.
Misafirlerini uzun süre beklediler. Sonunda onların asla beklemediği tuhaf bir adam geldi.
- They waited a long time for their guest. Finally, an odd man arrived whom they had not expected in the least.
Böyle bir şeyle asla ilgilenmiyorum.
- I am not in the least interested in such a thing.
Sizi rahatsız ediyor muyum? Hayır, hiç de değil
- Do I annoy you? No, not at all.
''Bana hala kızgın mısın?'' ''Hayır hiç de değil.''
- Are you still mad at me? No, not at all.
Sizce burada sigara içmemin sakıncası var mı? Hayır, hiç değil.
- Do you mind my smoking here? No, not at all.
Yorgun musun? Hayır, hiç değil.
- Are you tired? No, not at all.
O politikacının söylediği hiç gerçek değil.
- What that politician said is not at all true.
Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
- Getting excited is not at all the same as getting angry.
Asla hatalı değilsin.
- You are not at all wrong.