Ben o talihsiz olaydan sonra burada tekrar bulunmadım.
- I haven't been back here since that unfortunate incident.
Pasaportunu kaybetmesi talihsizlikti.
- It was unfortunate that he lost his passport.
Evde şanssız bir kaza vardı.
- There was an unfortunate incident at home.
Ben bunu şanssız buluyorum.
- I do find that unfortunate.
Maalesef öğretmenlerim en kötüleri değil.
- Unfortunately, my teachers are not the worst ones.
Maalesef kötü haberlerim var.
- Unfortunately, I have bad news.
Hayır, ne yazık ki; aksine.
- No, unfortunately; on the contrary.
Maalesef, söylenti gerçektir.
- Unfortunately, that rumor is true.
Maalesef bugün yağmur yağıyor.
- Unfortunately, it's raining today.