Uçak tam olarak dokuzda vardı.
- The plane arrived exactly at nine.
On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.
- Ten, eleven, twelve, thirteen, fourteen, fifteen, sixteen, seventeen, eighteen, nineteen, twenty.
Saat dokuzu çeyrek geçiyor.
- It's a quarter past nine.
Birçok Avrupalı araştırmacılar on dokuzuncu yüzyılda eski Fars edebiyatı eğitimi almasına rağmen, yeni dünya çağdaş edebiyatımıza dikkat etmiyor.
- Although many European researchers have studied ancient Persian literature in the nineteenth century, the new world is not paying attention to our contemporary literature.
All you will see is a girl you once knew, although she's dressed up to the nines, at sixes and sevens with you.
A cat has nine lives.
They guaranteed that our Web site would have 99.99% uptime, or four nines.
The woman who we saw at the concert was dressed to the nines.
I'll give grandma a shirt for Christmas.
- Noel için nineme bir gömlek vereceğim.
Do you remember the first name of your grandmother? - No, I just always called her granny.
- Büyükannenin ilk adını hatırlıyor musun? - Hayır, ona her zaman sadece nine derdim.
Tom speaks French to his grandparents.
- Tom dedesi ve ninesiyle Fransızca konuşur.
My grandmother posted the letter this morning.
- Ninem bu sabah mektubu yolladı.
My grandmother posted the letter this morning.
- Ninem bu sabah mektubu yolladı.
Do you remember the first name of your grandmother? - No, I just always called her granny.
- Büyükannenin ilk adını hatırlıyor musun? - Hayır, ona her zaman sadece nine derdim.