I am much obliged to you for your kindness.
- Ben nezaketin için sana çok minnettarım.
I will never forget your kindness.
- Ben senin nezaketini asla unutmayacağım.
Politeness is just a protocol that is different in every society.
- Nezaket sadece her toplumda farklı olan bir protokoldür.
What people call political correctness is in reality politeness.
- İnsanlar siyasi doğruluk olarak adlandırdıkları şey gerçekte nezakettir.
In Japan, bowing is common courtesy.
- Japonya'da eğilmek yaygın bir nezakettir.
Tom didn't even have the courtesy to say that he was sorry.
- Tom üzgün olduğunu söyleme nezaketinde bile bulunmadı.
She answered him with cold civility.
- O, onu soğuk nezaketle yanıtladı.
She had the decency to apologize.
- Özür dileme nezaketi vardı.
Tom didn't even have the decency to say it was his fault.
- Tom'un onun kendi hatası olduğunu söyleyecek nezaketi bile yoktu.
Berây-ı nezaket kalkıp bayana yer verdim, oysa otobüste koltuklarına yaslanmış uyku numarası yapan hayli zıpır gibi genç vardı... (R. Ercan BİTİKÇİOĞLU'nun bir makalesinden).