O kitabı hiç okumadım.
- I never read that book.
Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.
- I had never seen a panda until I went to China.
Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.
- Mary decided never to see him any more.
O, tatili sırasında bile asla çevrimiçi değil.
- She is never online, even during her vacation.
Büyükannem yaşam tarzını hiçbir zaman değiştirmedi.
- My grandmother never changed her style of living.
İyi bir savaş, ne de kötü bir barış hiçbir zaman olmadı.
- There never was a good war nor a bad peace.
Ben hiç bir zaman bir kişiye söz vermedim.
- I never promised anybody anything.
Tom hiç bir zaman tek başına Boston'a gitmene izin vermeyecek.
- Tom is never going to let you go to Boston by yourself.
Dedem ve büyükannem sütlü kahveyi katiyen sevmezlerdi.
- My grandparents never liked coffee with milk.
Tom said he'd never ever do that again.
- Tom said he'd never ever do that again.
Never ever do it like this again!
- Never ever do it like this again.
... never find it to the outside world. ...
... we don't share the blame never ends ...