Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.
- I've never seen such a wonderful sunset.
Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.
- I had never seen a panda until I went to China.
O asla geri dönmemek üzere Japonya'dan ayrıldı.
- He left Japan never to come back.
Hafta sonları asla çalışmam.
- I never work on weekends.
Ben hiç bir zaman bir kişiye söz vermedim.
- I never promised anybody anything.
Tom hiç bir zaman tek başına Boston'a gitmene izin vermeyecek.
- Tom is never going to let you go to Boston by yourself.
O hiçbir zaman babasının söylediklerini önemsemez.
- He never takes any notice of what his father says.
Hiçbir zaman savaşlara inanmadım.
- I have never believed in wars.
Dedem ve büyükannem sütlü kahveyi katiyen sevmezlerdi.
- My grandparents never liked coffee with milk.
... never, ever anywhere for more than two and a half seconds. ...
... I -- I never, ever -- there was never a day when I woke up ...