Nobody wants to hate my country.
- Kimse benim ülkemden nefret etmek istemez.
I don't want to hate you.
- Senden nefret etmek istemiyorum.
Fred went so far as to say that he had hated me.
- Fred benden nefret ettiğini söyleyecek kadar uzağa gitti.
She hated her husband.
- O, kocasından nefret etti.
Tom says that he detests war.
- Tom savaştan nefret ettiğini söylüyor.
Tom and Mary were disgusted with each other.
- Tom ve Mary birbirinden nefret etmişti.
She bought him a sweater, but he hated the color.
- O, ona bir kazak satın aldı, ama o renginden nefret etti.
Tom thought Mary knew how much he hated opera.
- Tom Mary'nin operadan ne kadar nefret ettiğini bildiğini düşündü.
Hypocrisy is my abhorrence.
- İkiyüzlülük benim nefret ettiğim şeydir.