Tom ne yapılması gerektiğini önceden sana söyledi mi?
- Has Tom already told you what needs to be done?
Ablam her gün koşuya gider.
- My older sister goes jogging every day.
Ben kahvaltı için yumurta severim, ama ablam yulaf lapası tercih eder.
- I like eggs for breakfast, but my sister prefers oatmeal.
Kız kardeşim şekerleri sever.
- My sister likes sweets.
O, bana kız kardeşini tanıttı.
- He introduced his sister to me.
Kız kardeşim şekerleri sever.
- My sister likes sweets.
O, bana kız kardeşini tanıttı.
- He introduced his sister to me.
İki yıl önce kardeşimin ansızın ölmesinden beri, yengem onun kendisine bıraktığı küçük mücevher dükkanına gitmeye devam etti.
- Since my brother died suddenly two years ago, my sister-in-law has valiantly kept going the small jewellery store he left her.
Babanın ya da annenin kız kardeşi senin yengendir.
- The sister of your father or mother is your aunt.
Hemşire, bu hastayı gözünüzün önünden ayırmayın.
- Sister, don't let this patient out of your sight.
Kız kardeşim hemşiredir.
- My sister is a nurse.
Mary ve Alice kızkardeş gibiler.
- Mary and Alice are like sisters.
Mary ve ben kızkardeş gibiyiz.
- Mary and I are like sisters.
Fadıl'ın baldızı ile bir ilişkisi vardı.
- Fadil had an affair with his sister-in-law.
Onun üvey annesi benim baldızım.
- His stepmother is my sister-in-law.
Tom'un kızkardeşi bir rahibe.
- Tom's sister is a nun.
1951'de Rahibe Teresa o zamanlar Hindistan'ın en büyük şehri olan Kalküta'ya gönderildi.
- In 1951, Sister Teresa was sent to Calcutta, then the largest city in India.
O, kızkardeşi Mary'yi aradı.
- He called his sister, Mary.
Sen ve kızkardeşin yakın mısınız?
- Are you and your sister close?
Thor's nee watter! (There's no water).
Since the name change, Butch (nee Frances) seems more tough and self-assured.
Mrs Smith, nee Jones.
nee way man!.
Tom is in rapt communion with his police car, lying on his stomach, pushing it round and round, making nee-naw noises.