Определение neden в Турецкий язык Английский Язык словарь
- cause
A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
- İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.
The primary cause of his failure is laziness.
- Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
- reason
I am not going, because, among other reasons, I don't have money.
- Gitmiyorum.çünkü,diğer nedenler arasında,param yok.
There is no reason why he should resign.
- Onun istifa etmesi için bir neden yok.
- why
Why did you paint the bank red?
- Neden bankı kırmızıya boyadın?
There is no reason why he should resign.
- Onun istifa etmesi için bir neden yok.
- what for?
- motive
I don't know the motives for Marlon's behaviour.
- Marlon'un davranışının nedenlerini bilmiyorum.
Jealousy was the motive for the murder.
- Cinayetin nedeni kıskançlıktı.
- wherefrom
- causatively
- grounds
- matter for
- argument
Why do you always have to get so personal when we have an argument?
- Bir anlaşmazlığımız olduğunda, neden her zaman bu kadar şahsi algılıyorsun?
- y (why)
- why on earth
Why on earth did you sell your newly-built house?
- Allah aşkına neden yeni yapılmış evini sattın?
- score
- factor
I'm just a simple factory worker. Why do you bother me?
- Ben sadece basit bir fabrika işçisiyim. Neden beni rahatsız ediyorsunuz?
- incentive
- matter of
- (Kanun) instance
- whyever
- motivation
- cause, reason; why, what for
- cause; reason
- case
That being the case, he had little to say.
- Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
- forwhy
- point
Love your enemies, for they point out your mistakes.
- Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.
Why do I have to do this? What's the point?
- Neden bunu yapmak zorundayım? Anlamı ne?
- room
Why are you in my room?
- Neden benim odamdasın?
It was very stuffy in that room with all the windows closed.
- Bütün pencerelerin kapalı olması nedeniyle o oda çok havasızdı.
- (Hukuk) reason, ground
- Why?/What for?/For what reason?/For what reason ...?/Why ...?
- rise
Why did you turn down his request for a pay rise?
- Onun ücret artışı ile ilgili ricasını neden geri çevirdin?
It may give rise to serious trouble.
- O, ciddi bir soruna neden olabilir.
- inducement
- whence
- occasion
- ground
Mars is red because of rusty iron in the ground.
- Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
Adultery was a ground for divorce.
- Zina bir boşanma nedeniydi.
- wherefore
- seeds
- matter
Language is an important matter, so don't leave it to the linguists.
- Dil önemli bir konudur, bu nedenle dilbilimcilere bırakmayın.
Why do school grades matter?
- Neden okul notları önemli?
- spring
Do you know why spring rolls are called spring rolls?
- İngilizcede sigara böreğine neden bahar sarması dendiğini biliyor musun?
- whys
- the reason
- to cause
- the cause
- the cause of
- wherefores
- what for
- causation
Correlation doesn't imply causation.
- Korelasyon nedensellik anlamına gelmez.
Correlation doesn't equal causation.
- Korelasyon nedenselliğe eşit değildir.
- neden olmak
- cause
I don't want to cause you any problems.
- Size herhangi bir soruna neden olmak istemiyorum.
Tom didn't want to cause us any more trouble.
- Tom bize daha fazla soruna neden olmak istemedi.
- neden olmak
- induce
- neden olmak
- precipitate
- neden olma
- causation
- neden olmak
- lead
- neden olmak
- spark off
- neden olmak
- provoke
- neden olmak
- produce
- neden olmak
- bring about
- neden olmak
- lead to
- neden olmak
- touch off
- neden olmak
- to cause, be the cause of
- neden ben
- why me
- neden bilimi
- (Tıp) etiology
- neden kodu
- (Bilgisayar) reason code
- neden olan
- (Dilbilim) causer
- neden olan
- (Dilbilim) causing agent
- neden olan
- causing
- neden olan
- creative
- neden olan
- contributory
- neden olma
- induce
- neden olmak
- engendering
- neden olmak
- entail
- neden olmak
- breed
- neden olmak
- evoke
- neden olmak
- bring on
- neden olmak
- conduce toward
- neden olmak
- conduce to
- neden olmak
- cause to be
- neden olmak
- (deyim) lead up
- neden olmak
- tend
- neden olmak
- cause to
- neden olmak
- (deyim) give cause for
- neden olmak
- ingenerate
- neden olmak
- elicit
- neden olmuş
- led
- neden oluşturan
- causal
- neden sonra
- long afterwards
- neden olmak
- set up
- neden olmak
- invite
- neden olmak
- excite
- neden olmasın?
- why not?
- neden siz
- Why you
- neden gösteren
- causative
- neden göstermek
- substantiate
- neden göstermek
- give reason
- neden göstermek
- show reason
- neden ne oldu
- why, what happened?
- neden olan
- facient
- neden olma
- induction
- neden olmak
- encompass
- neden olmak
- incline
- neden olmak
- raise
- neden olmak
- do
- neden olmak
- determine
- neden olmak
- engender
- neden olmak
- bring
- neden olmak
- originate
- neden olmak
- to cause, to lead to, to bring, to breed, to give rise to sth, to create, to induce, to produce, to excite, to spark sth off
- neden olmak
- beget
- neden olmak
- create
- neden olmak
- procure
- neden olmak
- draw on
- neden olmak
- bring along
- neden olmak
- call forth
- neden olmak
- (Hukuk) to cause
I don't want to cause any more trouble.
- Daha fazla soruna neden olmak istemiyorum.
Tom didn't want to cause us any more trouble.
- Tom bize daha fazla soruna neden olmak istemedi.
- neden olmak
- trigger
- neden olmak
- cost
- neden olmak
- give rise to
- neden olmak
- conduce
- neden rahatsızsın
- What is ailing you
- neden sonuç ilişkisi
- causation
- neden soruları
- (Dilbilim) wh-questions
- neden soruyorsun?
- why do you ask?
- neden öyle söyledin
- why did you say that
- esas neden
- root
- altında yatan neden
- root
- haklı neden
- cause
- (özür/neden) bulmak
- (deyim) make up
- insanlar neden kürtaja başvurur
- why do people choose abortion
- zorunlu neden
- (Politika, Siyaset,Ticaret) force majeure
- neden göstermek
- rationalize
- neden ol
- cause to
It could cause too many problems.
- O, birçok sorunlara neden olabilir.
Tampons can cause toxic shock syndrome.
- Tamponlar toksik şok sendromuna neden olabilir.
- neden ol
- {f} causing
Your work has been causing a lot of complaints from customers; I'm ordering you to leave immediately. Oh, up yours! I didn't want to work here in the first place.
- Çalışman müşterilerin birçok şikayetine neden oluyordu.; Buradan hemen ayrılmanı emrediyorum. Defol git ha! Ben zaten burada çalışmak istemedim
When the body is touched, receptors in the skin send messages to the brain causing the release of chemicals such as endorphins.
- Vücuda dokunulduğunda, derideki reseptörler beyne endorfin gibi kimyasalların salınmasına neden olan mesajlar gönderir.
- neden ol
- cause to be
- neden olmak
- let sb in for
- neden olmak
- bring sth on
- neden olmak
- contribute
- neden olmak
- bring sth about
- neden ol
- bring#about
- neden olmasın
- why not
If it's possible, why not?
- Mümkünse, neden olmasın?
Are you sure? Why not?
- Emin misin? Neden olmasın?
- nedenler
- causes
Lonesome George, the last remaining tortoise of his kind, died of unknown causes.
- Lonesome George, türünün kalan son kaplumbağası, bilinmeyen nedenlerden öldü.
He died of natural causes.
- O, doğal nedenlerden öldü.
- adet kanamasına neden olan
- (Tıp) emmenagogic
- adil neden
- (Ticaret) just cause
- amiplerin neden olduğu
- amoebic [Brit.]
- amiplerin neden olduğu
- amebic
- anarşiye neden olan
- anarchical
- anarşiye neden olan
- anarchic
- anlaşmazlığa neden olan
- controversial
- asıl neden
- mainspring
- bana iyi bir neden göster
- give me one good reason
- baş neden
- mainspring
- bilinmeyen neden
- (Bilgisayar) unknown cause
- büyük kavgaya neden olmak
- make the feather fly
- dava hakkı veren neden
- cause of action
- deflasyona neden olan
- deflationary
- doğuma neden olan
- inductive
- enflasyona neden olan
- inflationary
- ereksel neden phil
- final cause
- etkileyici neden
- efficient cause
- etkili neden
- (Pisikoloji, Ruhbilim) efficient cause
- evet neden olmasın
- yes why not
- felâketine neden olmak
- bring to grief
- gerekli neden
- (Tıp) necessary cause
- geç kalmasına neden olmak
- cause to be late
- geçerli neden
- (Ticaret) just cause
- gülerek neden olmak
- laugh
- hafifletici neden
- (Hukuk) matter in mitigation
- haklı neden
- warrant
We agreed that his actions were warranted.
- Onun eylemlerinin haklı neden olduğunu kabul ettik.
- haklı neden
- warranty
- haklı neden
- justification
- haklı neden ileri sürmek
- show cause
- harekete geçiren neden
- (Hukuk) casus foederis
- hayal kırıklığına neden olan şey
- disappointment
- haşaratın neden olduğu
- verminous
- ilk neden
- first cause
- insan bağışıklık sistemi yetersiliğine neden olan virus (hiv virusu -AIDS)
- (Askeri) human immuno-deficiency virus
- kansere neden olan madde veya etmen
- carcinogen
- karışıklığa neden olmak
- cause a disturbance
- krampa neden olmak
- cramp
- kıyametin kopmasına neden olmak
- make the feather fly
- makul neden
- reasonable cause
- neden ol
- engender
- neden ol
- causeto
- neden olmak
- make
- neden olmasın
- why not?
- nedenler
- reasoning
- pamukçuğa neden olan
- cankerous
- sorunlara neden olmak
- (Hukuk) to cause a disadvantage
- suç işlemesine neden olmak
- criminalize
- tepkiye neden olmak
- elicit
- tetikleyici neden
- (Pisikoloji, Ruhbilim) precipitating cause
- trişinlerin neden olduğu hastalık
- trichinosis
- tutulmasına neden olmak
- eclipse
- uçak kazasına neden olduğuna inanılan minik cin
- gremlin
- verilen neden yok
- (Bilgisayar) no reason given
- yangının neden olduğu fırtına
- firestorm
- zehirlenmeye neden olan mikrop
- salmonella
- zorlayıcı neden
- vis major
- çıbanlara neden olan bir tür kan zehirlenmesi
- pyemia
- çıbanlara neden olan bir tür kan zehirlenmesi
- pyaemia [Brit.]
- önyargılı davranmasına neden olmak
- bias
- önyargılı olmasına neden olmak
- prejudice
- ümidini yitirmesine neden olmak
- drive smb. to despair