Bir bilgisayar şimdi mutlak bir ihtiyaçtır.
- A computer is an absolute necessity now.
Gereksinim icatın annesidir.
- Necessity is the mother of invention.
Karısı zorunluluktan dolayı işe başlamıştır.
- His wife has started to work out of necessity.
Zorunluluktan beyaz bir yalan söyledi.
- She told a white lie out of necessity.
Amerika Birleşik Devletleri'nde otomobil bir lüks değil, bir gerekliliktir.
- In the United States the automobile is a necessity and not a luxury.
Gıda temel bir gerekliliktir.
- Food is a basic necessity.
Onu yapmana gerek yok.
- There is no necessity for you to do that.
Eğitimin gerekliliğini anlıyoruz.
- We understand the necessity of studying.