Yakında yaşamasına rağmen , onu nadiren görürüm.
- Although she lives nearby, I rarely see her.
Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
- Excuse me, is there a toilet nearby?
Fırtına yüzünden yakındaki bir ahıra sığındık.
- We took refuge from the storm in a nearby barn.
Yakındaki parkta oynamaları söylendi.
- They were told to play in the nearby park.
Tom'un varisli damarları var.
- Tom has varicose veins.
He stopped at a nearby store for some groceries.