Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.
- He lived in a small town nearby.
Az daha bir suça bulaşacaktım.
- I came near to getting involved in a crime.
Yakında bir telefon var mı?
- Is there a telephone nearby?
Yakında bir telefon var mı?
- Is there a telephone near by?
Yakınlarda bir çiçek mağazası var.
- There is a flower shop near by.
Yakınlarda bir posta kutusu var mı?
- Is there a mailbox near here?
Yoldan geçerken az kalsın araba çarpıyordu.
- He was nearly hit by the car while crossing the street.
Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.
- Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation.
Yolumu nehir civarında kaybettim.
- It was near the river that I lost my way.
Pencerenin yanında olan ön sırada Tom'un yanına oturmayı tercih ediyorum
- I prefer to sit in the front row near the window next to Tom.
O onun yanına bir sandalye çekti.
- He drew a chair near her.
Evimin yanında birkaç dükkân var.
- There are some shops near my house.
Tom bütün geceyi gölün yanında küçük bir kabinde geçirdi.
- Tom spent the night in the small cabin near the lake.
O en ufak bir şeye darılıyor, ona söylediğimiz yaklaşık her şeye itiraz ediyor.
- He's offended at the slightest thing, he takes exception to nearly everything we say to him.
Sözlük yaklaşık yarım milyon kelime toplar.
- The dictionary gathers nearly half a million words.
Ona yaklaşmak istemiyorum.
- I don't want to go near him.
Uçurumun kenarına çok yaklaşmak tehlikeli olurdu.
- It would be dangerous to go too near the edge of the cliff.
Eczane, hastanenin yakınında.
- The pharmacy is near the hospital.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Neredeyse araba beni ezecekti.
- I was nearly run over by a car.
O oraya varmadan önce, neredeyse hava kararacak.
- By the time she gets there, it will be nearly dark.
Araba frenleri sıkıştığında neredeyse bir kaza yapıyorduk.
- We nearly had an accident when the car brakes jammed.
Dünya nüfusu bir yılda yaklaşık olarak 90 milyon kişi artıyor.
- The world population is expanding at the rate of nearly 90 million people a year.
Saat yaklaşık olarak altıdır.
- It's nearly six o'clock.
O kaydı ve neredeyse düşecekti.
- He slipped and nearly fell.
Çocuğu öldükten sonra, o üzüntüden neredeyse çıldırdı.
- She went nearly mad with grief after the child died.
Amerika'da, benim programım hemen hemen her gün farklı ve benzersizdir.
- In America, my schedule is different and unique nearly every day.
İnsanlara Lise yıllarında en çok pişman olduğunuz şey nedir? diye sorduğumda, hemen hemen hepsi aynı şeyi söylerler: Zamanımızın çoğunu boşa harcadık.
- When I ask people what they regret most about high school, they nearly all say the same thing: that they wasted so much time.
Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak.
- These problems will be solved in the near future.
Yakın gelecekte bir enerji krizi olacak.
- There will be an energy crisis in the near future.
The goalkeeper saved a shot from the striker at his near post.
Çatallar yıllardır Avrupa'da ve Yakın Doğu'da kullanılıyordu, ama yalnızca yemek pişirmek için.
- Forks were used for many years in Europe and the Near East, but only for cooking.
Giriş sınavımız çok yakındı.
- Our entrance examination was near at hand.
Noel yakın, değil mi?
- Christmas is near at hand, isn't it?
Yaklaşan sirenleri duyabiliyorduk.
- We could hear sirens approaching.
Ben uzaktan yaklaşan bir suret gördüm.
- I saw a figure approaching in the distance.
Dünya nüfusu bir yılda yaklaşık olarak 90 milyon kişi artıyor.
- The world population is expanding at the rate of nearly 90 million people a year.
Saat yaklaşık olarak altıdır.
- It's nearly six o'clock.
O, rakibin ona yaklaşmasına izin vermez.
- He does not let the opponent come near him.
Isırma ihtimaline karşın bir buldoğa yaklaşma.
- Don't come near the bulldog in case it bites.
Benim deneme süremin sonu yaklaşıyor.
- The end of my probation period is nearing.
Biz yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz.
- We're slowly nearing the end.
Ona yakın olmak istiyor musunuz?
- Do you want to be near him?
Sadece sana yakın olmaktan mutluyum
- I'm happy just to be near you.
En yakın tren istasyonu nerede?
- Where's the nearest train station?
En yakın bank nerede?
- Where is the nearest bench?
Saat takriben altıdır.
- It's nearly six o'clock.
Yoldan geçerken az kalsın araba çarpıyordu.
- He was nearly hit by the car while crossing the street.
Jules Verne'in romanları adeta gelecekten haberler vermiştir.
- Jules Verne's novels nearly gave the news from the future.
The end is near.
The voyage was near completion.
The two words are near synonyms.
I'm near sighted.
It shied, balked, and whinnied, and in the end he could do nothing but drive it into the yard while the men used their own strength to get the heavy wagon near enough the hayloft for convenient pitching.
The fire was almost dead, the chamber near dark.
I am nearly forty and still not married.
- I am nearly forty and still unmarried.
I am nearly forty and still unmarried.
- I am nearly forty and still not married.
It's raw, this kind of work, and near the knuckle: unsupported by music, lighting, video screen, it's just you and them, you and them and the dead,.
The crowd drew near to the speaker.
Mercury is the planet closest to the Sun.
- Mercury is the planet nearest to the sun.
Mercury is the planet closest to the Sun.
- Mercury is the nearest planet to the sun.
He left a nearly full beer on the bar.
I am nearly forty and still unmarried.
- I am nearly forty and still not married.
I am nearly forty and still not married.
- I am nearly forty and still unmarried.
... had anywhere near the energy density of a battery ...
... You live near. ...