Çocuğun yüzünde yaramaz bir sırıtma vardı.
- The boy had a mischievous smirk on his face.
Yaramaz oğul, babasını sevdi.
- The mischievous son loved his dad.
Tom Mary'ye afacan bir gülümseme verdi.
- Tom gave Mary a mischievous smile.
O afacan olmayı seviyor.
- He likes to be mischievous.
Tom haylaz bir oğlan.
- Tom is a mischievous boy.
Tom haylaz bir ruh hali içinde.
- Tom is in a mischievous mood.