People rarely come to see you once you are retired.
- Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.
Can you obtain this rare book for me?
- Benim için bu nadir kitabı bulabilir misin?
We were faced with an unusual situation because of the accident.
- Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.
The only remaining region in the world where obesity is uncommon is sub-Saharan Africa.
- Dünyada şişmanlığın nadir olduğu tek bölge Afrika'da Sahra çölünün güney kısmıdır.
It's not all that uncommon.
- Bu o kadar nadir değil.
I infrequently purchase fast food, but I'm not proud of it.
- Ben nadiren fast food satın alırım, ama bundan gurur duymuyorum.
Weather reports rarely come true.
- Hava raporları nadiren gerçekleşir.
Although she lives nearby, I rarely see her.
- Yakında yaşamasına rağmen , onu nadiren görürüm.
The nadir of the sun is the axis of the shadow projected by the Earth.