We'd be absolutely thrilled if that happened.
- O olsaydı mutlaka heyecanlanırdık.
I suggest you to go absolutely on a trip to Ferrara and Ravenna.
- Mutlaka Ferrara ve Ravenna'ya bir gezi yapmanı öneririm.
You don't necessarily have to go.
- Mutlaka gitmek zorunda değilsin.
A big title does not necessarily mean a high position.
- Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
Don't fail to call me tomorrow.
- Yarın beni mutlaka ara.
I will come tomorrow without fail.
- Yarın mutlaka geleceğim.
Come to the office tomorrow morning without fail.
- Yarın sabah mutlaka ofise gel.
I will call you without fail.
- Seni mutlaka arayacağım.
Be sure to mail this letter.
- Bu mektubu mutlaka postala.
Be sure and call me tonight.
- Gece beni mutlaka ara.
With a good trainer, the swimmer is bound to win.
- İyi bir antrenörle, yüzücü mutlaka kazanır.
You really should eat before you leave.
- Çıkmadan mutlaka karnını doyurmalısın.
The roof is really in need of repair.
- Çatı mutlaka tamir edilmeli.