O, partilerde garip ve çekingendi.
- She was awkward and reserved at parties.
Ben Tom'u çok çekingen buldum.
- I found Tom very reserved.
Tüm koltuklar ayırtılmış.
- All the seats are reserved.
Telefon edip bir masa ayırtmalıydık.
- We ought to have phoned ahead and reserved a table.
Otel odamı üç hafta önceden ayırttım.
- I reserved my hotel room three weeks in advance.
Bill oldukça içine kapanıktır.
- Bill is quite reserved.
Trende ayrılmış koltuklar var mıdır?
- Are there reserved seats on the train?
Ayrılmış koltuklar var mı?
- Are there reserved seats?
Tom oldukça ağzı sıkı, değil mi?
- Tom is quite reserved, isn't he?
Tom ağzı sıkı, değil mi?
- Tom is reserved, isn't he?