Onun çoğunu okuyamadı.
- He was unable to read much of it.
Amerikalılar boş zamanlarının çoğunu evde geçirirler.
- Americans spend much of their free time at home.
Bugün, çok fazla ödevim var.
- I have too much homework today.
Çok fazla dondurma ve spagetti yememelisin.
- You must not eat too much ice-cream and spaghetti.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- I like coffee much more than tea.
Çok fazla yersen şişmanlarsın.
- If you eat too much you will become fat.
Tom'un zebralarla ilgili çok şey bildiğine dair bir fikrim yoktu.
- I had no idea that Tom knew so much about zebras.
Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
- How come you know so much about Japanese history?
Senin ve benim aramda, Tom'un fikri pek ilgimi çekmiyor.
- Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much.
Tom ve Mary'nin pek çok ortak şeyleri yoktur.
- Tom and Mary don't have much in common.
Buradan Belediye binasına yürümek aşağı yukarı ne kadar zaman alır?
- How much time, more or less, does it take to walk from here to the town hall?
Bu sandalyeyi onartmak aşağı yukarı ne tutar?
- About how much would it cost to have this chair repaired?
Onun köpeği uysal olduğu kadar çok sadık değildir.
- Her dog is not so much faithful as tame.
Büyük bir köprü değildi.
- It wasn't much of a bridge.
Bilmen gereken her şey hemen hemen bu.
- That's pretty much everything you need to know.
Bütün bilmen gereken hemen hemen bu.
- That's pretty much all you need to know.
There wasn't much people about that day.
From those to whom much has been given much is expected.
I don't have much money.
Does he get drunk much?.
... >>Male #2: We don't think very much of the Kiwis. ...
... You talked about much of what Google does in the context of ...