Bilgisayarlar hakkında çok fazla şey bilmiyorum.
- I don't know much about computers.
Bugün, çok fazla ödevim var.
- I have too much homework today.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- I like coffee much more than tea.
Bugün, çok fazla ödevim var.
- I have too much homework today.
Biz pek çok konuşmadık.
- We didn't talk very much.
Tom'un zebralarla ilgili çok şey bildiğine dair bir fikrim yoktu.
- I had no idea that Tom knew so much about zebras.
İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.
- That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
Tom Fransızcayı çok fazla konuşmaz.
- Tom can't speak very much French.
Tom çok fazla değişmedi.
- Tom hasn't changed very much.
O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.
- He earns three times as much as I do.
Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
- My brother eats twice as much as I do.
O dağ bisikleti kaç para?
- How much is that mountain bike?
Toplamda kaç para harcadın?
- How much money did you spend in total?
Yaz tatiline hazırlık için ne kadar para biriktirildi?
- How much money was saved in preparation for the summer vacation?
Onun için ne kadar ödedin?
- How much did you pay for him?
Tom ve Mary'nin pek çok ortak şeyleri yoktur.
- Tom and Mary don't have much in common.
Bana pek mantıklı gelmiyor fakat Tom koleje gitmemeye karar verdi.
- It doesn't make much sense to me, but Tom has decided not to go to college.
O iş hemen hemen bitti.
- That job is pretty much finished.
İnsanlara Lise yıllarında en çok pişman olduğunuz şey nedir? diye sorduğumda, hemen hemen hepsi aynı şeyi söylerler: Zamanımızın çoğunu boşa harcadık.
- When I ask people what they regret most about high school, they nearly all say the same thing: that they wasted so much time.
O kadar çok sigara içmesen iyi olur.
- You had better not smoke so much.
Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
- How come you know so much about Japanese history?
Bir yabancı dili öğrenmek istiyorsan mümkün olduğu kadar çok çalışmalısın.
- If you want to master a foreign language, you must study as much as possible.
Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk.
- We learned as much as possible about their culture before visiting them.
Buradan Belediye binasına yürümek aşağı yukarı ne kadar zaman alır?
- How much time, more or less, does it take to walk from here to the town hall?
Bu sandalyeyi onartmak aşağı yukarı ne tutar?
- About how much would it cost to have this chair repaired?
Aynı şeyi söylemenin çok daha iyi ve kısa bir yolu yok mu?
- Isn't there a much better and shorter way of saying the same thing?
İspanya, Latin Amerika'yı işgal etmeseydi, çok daha iyi olurdu.
- It would have been much better if the Spanish hadn't invaded Latin America.
Almanca şöyle dursun, İngilizce konuşamıyor.
- He cannot speak English, much less German.
Koşmak şöyle dursun, bebek yürüyemez.
- The baby can't walk, much less run.
Hayatının çoğunu yurt dışında yaşadı.
- He lived abroad for much of his life.
Başarısının çoğunu karısına borçludur.
- He owes much of his success to his wife.
Tom Boston'da fazla zaman harcamaz.
- Tom doesn't spend much time in Boston.
Tom'un çok fazla zamanı kalmadı.
- Tom doesn't have much time left.
Mary aşırı makyaj yapıyor.
- Mary wears too much makeup.
Büyük bir köprü değildi.
- It wasn't much of a bridge.
Bir köpeğin koku alma duygusu, bir insanınkinden çok daha keskindir.
- A dog's sense of smell is much keener than a human's.
Hasta dünkü durumuyla hemen hemen aynı.
- The patient is much the same as yesterday.
Tom hemen hemen kendisi için saklar.
- Tom pretty much keeps to himself.
O iş hemen hemen bitti.
- That job is pretty much finished.
Tom oldukça fazla evde kalır.
- Tom pretty much stays at home.
Onlar oldukça fazla yalnız.
- They're pretty much alone.
Diğerlerine çok fazla bağımlı olmamalısın.
- You must not depend so much on others.
Para için o kadar çok kaygılanma.
- Don't worry about money so much.
Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
- How come you know so much about Japanese history?
Para için o kadar çok kaygılanma.
- Don't worry about money so much.
Yüzmenin bu kadar çok eğlenceli olabileceğini bilmiyordum.
- I never knew swimming could be this much fun.
Bu kadar fazla yemek yiyemem.
- I can't eat this much food.
Korkarım bu iş senin için çok fazla.
- I'm afraid this job is too much for you.
Bu görev benim için çok fazla.
- This task is too much for me.
Söylenecek pek fazla şey yok.
- There is not much more to say.
Ben gerçekten pek aşçı değilim.
- I'm really not much of a cook.
There wasn't much people about that day.
From those to whom much has been given much is expected.
I don't have much money.
Does he get drunk much?.
He is much fatter than I remember him.
This is such a terrible CD; I didn't listen to it, much less buy it.
I don't know which car to buy - they are all much of a muchness.
I'm not much cop at the decorating lark, am I, Floss? Never mind, Dad..
One more song about movin’ along the highway / Can’t say much of anything that's new.
Pretty much all of the train operating companies have announced huge fare increases.
There has been so much snow, I can't open the door.
Identical twins are so much alike, it is difficult to identify them.
So much, he replied, sprinkling a small pile of the powder on the table.
There is only so much you can remember.
Without so much as asking, he walked into the office and started digging through their files.
Well, I guess it'll never work. So much for that idea.
He giggled with that obnoxious hyena laugh he has. Spank you very much. I know you missed me, Cindy..
In all Penelope's devotion to her husband there is an ever present sense that the lady doth protest too much.
I don't think much of her new book.
For French today, we will learn the word douche - now, don't think too much!.
Too much, man! That was great!.
You ate too much cake at the party, and that's why you feel sick.
You talk too much.
You expect too much from your employees.
Household chemicals are about as personal as modern science gets. We are surrounded by hundreds of them every day — they're in our furnishings, our cosmetics, our vinyl floor tiles and plastic baby bottles. . . . Are they too much of a good thing?.
... Each number is twice the last, but 32 minus 16 is twice as much as 16 minus 8 and 64 minus ...
... Thanks so much for coming. ...