Berlin duvarının düşüşü gerçekten önemli bir fırsattı.
- The falling of the Berlin Wall was truly a momentous occasion.
Oraya vardığı andan itibaren, eve ne zaman gidebileceğini kendisine söylemesi için doktoru rahatsız etmeye devam etti.
- From the moment he arrived there, he kept on bothering his doctor to tell him when he would be able to go home.
Mümkün olan en kısa zamanda onunla konuşacağım.
- I'll talk to him at the earliest possible moment.
Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır.
- In critical moments even the very powerful have need of the weakest.
Sanatı kritik anda başarısız oldu.
- His art failed at the critical moment.
Tom daha demin çıktı.
- Tom left just a moment ago.
O demin eve geri döndü.
- He returned home a moment ago.
Hayattaki en önemli şey anlardır.
- The most precious thing in life is moments.
Şu anda aklımda daha önemli bir şey var.
- I've got something more important on my mind at the moment.
Tom'a kısa süre ihtiyacım var.
- I need Tom for a moment.
Oturun. Kısa sürede sizinle olacağım.
- Sit down. I'll be with you in a moment.
O esnada o neredeydi?
- Where was she at that moment?
The document in question is of such immense importance that its publication might very easily – I might almost say probably – lead to European complications of the utmost moment.
As the days passed, our campaign grew in momentum.
- Gün geçtikçe, momentumda kampanyamız büyüdü.
This is due to conservation of angular momentum.
- Bu açısal momentin korumasından dolayıdır.
... this momentous regulations legal to marina developed resort accommodations ...
... that probably a momentous ...