O, tavukları darıyla besledi.
- He fed the chickens millet.
Hey guys! What' up?.
Let me ask you guys something.
- Millet size bir şey sormama izin verin.
I miss you guys so much!
- Sizi çok özlüyorum millet.
The English are a practical people.
- İngilizler becerikli bir millettirler.
All sorts of people live in Tokyo.
- Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
Sovereignty unconditionally belongs to the nation.
- Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
He gave his life for the nation.
- Hayatını milleti için verdi.
Hang in there, folks.
- Orada bekleyin, millet.
Nothing to see here, folks. Move along.
- Burada görülecek hiçbir şey yok, millet. Devam edin.
She did it for the good of the community.
- O onu milletin iyiliği için yaptı.
Denmark is the happiest country in the world according to the United Nations World Happiness Report.
- Danimarka, Birleşmiş Milletler Dünya Mutluluk Raporu'na göre dünyanın en mutlu ülkesidir.
I am a Turk and I love my country.
- Türk'üm milletimi ve ülkemi seviyorum.
Are nations the last stage of evolution in human society?
- Milletler insan toplumunda son evrim aşaması mı?
Can I help you folks?
- Size yardım edebilir miyim millet?
Nothing to see here, folks. Move along.
- Burada görülecek hiçbir şey yok, millet. Devam edin.
I congratulate him and Governor Palin for all they have achieved, and I look forward to working with them to renew this nation's promise in the months ahead.
- Başardıkları her şey için onu ve Vali Palin'i tebrik ediyorum ve önümüzdeki aylarda bu milletin sözünü yenilemek için onlarla çalışmaya can atıyorum.
Hey everybody, listen up!
- Hey millet, kulak verin!
Thank you very much, everybody.
- Çok teşekkür ederim, millet.