Hepiniz hatalısınız gibi görünüyor.
- It appears that you are all mistaken.
Tom'un İngilizcesi zaman zaman oldukça iyi görünsede, o sınırlarını biliyor gibi görünmüyor ve o bir hata yaptığında onu hatalı olduğuna ikna etmek imkansızdır.
- Though Tom's English seems quite good at times, he doesn't seem to know his limitations and it's impossible to convince him that he's wrong when he makes a mistake.
Hatalar yapmaktan korkmayın.
- Don't be afraid to make a mistake.
Hatalar yapmaktan korkmayın.
- Don't be afraid of making mistakes.
Faturamda bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum.
- I think there's a mistake in my bill.
Hatalar yapmak her zaman yanlış değildir.
- To make mistakes is not always wrong.
Eğer ikinci dilinden anadiline çeviri yaparsan, bu durumun tersine tercihen, hata yapma olasılığın daha az olur.
- If you translate from your second language into your own native language, rather than the other way around, you're less likely to make mistakes.
Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
- Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
Testte kötü bir hata yaptım.
- I made a bad mistake on the test.
Hava dün çok kötüydü.
- The weather was miserable yesterday.
The firm is defending itself against fresh allegations of pensions mis-selling.