That would be a challenge.
- Bu bir meydan okuma olur.
Tom is facing a challenge.
- Tom bir meydan okuma ile karşı karşıya.
Confrontations are part of Fadil's everyday life.
- Meydan okumalar Fadıl'ın gündelik hayatının bir parçasıdır.
I love challenging myself.
- Ben kendime meydan okumayı severim.
Tom just kept challenging me.
- Tom bana meydan okumaya devam etti.
His brazen act of defiance almost cost him his life.
- Onun yüzsüzce meydan okuma hareketi neredeyse hayatına mal oluyordu.
I'm up for the challenge.
- Meydan okumak için hazırım.
Tom enjoys a good challenge.
- Tom iyi bir meydan okumaktan hoşlanır.
The French government has launched an online game that challenges taxpayers to balance the national budget.
- Fransız hükümeti, ulusal bütçeyi vergi mükelleflerinin dengelemesi için meydan okuyan online bir oyunu piyasaya sürdü.
Tom is facing a challenge.
- Tom bir meydan okuma ile karşı karşıya.
We defy our foes, for our passion makes us strong!
- Hırs bizi güçlü yaptığı için biz düşmanlarımıza meydan okuruz!
I defy you to solve this problem.
- Ben bu sorunu çözmen için sana meydan okuyorum.
I love challenging myself.
- Ben kendime meydan okumayı severim.
It's certainly challenging.
- O kesinlikle meydan okuyucu.
Betty challenged me to a game of tennis.
- Betty bir tenis oyununda bana meydan okudu.
Tom challenged Mary to a game of chess.
- Tom, bir satranç oyununda Mary'ye meydan okudu.