Müze görülmeye değer.
- The museum is worth a visit.
Bu sorun tartışılmaya değer.
- This problem is worth discussing.
O, senin ne kadar değerli olduğunla ilgili değil fakat sana sahip oldukları için ne kadar ödeyecekleri ile ilgilidir.
- It's not about how much you're worth, but how much they are going to pay for having you.
Sağlık altından daha değerlidir.
- Health is worth more than gold.
Cannes'daki Carlton otelinden 40 milyon euro değerinde mücevherler çalındı.
- Jewels worth €40-million were stolen in Cannes from the Carlton hotel.
Yeni evrak sistemi 4.000$ değerinde.
- The new document system is worth $4,000.
Bu kitap övgüye layık.
- This book is worthy of praise.
Aota güveninize layık değildi.
- Aota was not worthy of your trust.