O, partide o kadar komikti ki gerçekten gülmeme engel olamadım.
- He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter.
Ben sadece okumayı çılgıncasına seviyorum.
- I simply adore reading.
Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.
- Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves.
Lütfen onu daha basitçe açıklayın.
- Please explain it more simply.
Basitçe yeterli zaman yok.
- There's simply not enough time.
Lütfen onu daha sade bir şekilde açıklar mısın?
- Would you please explain it more simply?
Geçen gün onun bize söylediğinin tamamen bir anlamı yok, değil mi?
- What he told us the other day simply doesn't make sense, does it?
Şunu kabul edelim ki bu cümle tamamen kötü.
- Let's face it: this sentence is simply bad.
I was simply asking a question.