Babamı karşılamak için havaalanına gittim.
- I went to the airport to meet with my father.
O dün gece onu karşılamak için söz verdi.
- She promised to meet him last night.
Onunla görüşmek için oraya gittim.
- I went there to meet him.
Tom neredeyse Mary ile görüşmek için buluşmadı.
- Tom almost didn't get to meet Mary.
Şimdi canım onunla karşılaşmak istemiyor.
- I don't feel like meeting her now.
O sizinle karşılaşmak için hevesliydi.
- He was anxious to meet you.
Meg Tom'la tekrar buluşmaktan mutluydu.
- Meg was happy about meeting Tom again.
Seninle gerçek hayatta buluşmak harikaydı.
- It was awesome to meet you in real life!
Herkes seninle tanışmak istiyor.Sen ünlüsün!
- Everyone wants to meet you. You're famous!
O seninle tanışmak istiyor.
- He wants to meet you.
Atletizm yarışması yıllık bir etkinliktir.
- The athletic meet is an annual event.
Atletik yarışma gelecek haftaya kadar ertelendi.
- The athletic meet was put off until next week.
Tom geçimini yapmak için çabaladı.
- Tom struggled to make ends meet.
Tom seninle bir miting yapmak ister.
- Tom wants to have a meeting with you.
Her zamanki saatte seni karşılayacağım.
- I'll meet you at the usual time.
Otel beklentilerini karşıladı mı?
- Did that hotel meet your expectations?
Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
- I had a chance to meet him in Paris.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
Sana rastlamak ne güzel. Ben bir karıncayiyenim.
- Pleased to meet you. I am an anteater.
Boston'a gelmemin nedeni, evlenmeyi umduğum kadına rastlamaktır.
- The reason I came to Boston is to meet the woman I hope to marry.
Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.
- In many parts of the world, there is not enough food to meet everyone's needs.
Beni istasyonda karşılamayı unutma.
- Do not forget to meet me at the station.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
- I had a chance to meet him in Paris.
O, atletizm karşılaşmasına katıldı.
- He took part in the athletic meeting.
Atletik karşılaşma yağmur dolayısıyla ertelenmişti.
- The athletic meet was postponed due to rain.
Şehir merkezinde buluşabiliriz. Bu sizin için uygun olur mu?
- We could meet downtown. Would that be convenient for you?
Japonya'da biriyle karşılaştığında başla selamlamak uygundur.
- In Japan, it is proper to bow when you meet someone.
Yarın burada bir toplantı yapacağız.
- We are going to have a meeting here tomorrow.
Yağmur nedeniyle toplantı iptal edildi.
- The meeting was canceled because of the rain.
Ben kısa sürede seninle tekrar görüşmek için sabırsızlanıyorum.
- I look forward to meeting you again soon.
Seninle görüşmeyi iple çekiyorum.
- I've been looking forward to meeting you, Tom.
Miting gerçekten iyi gitti.
- The meeting went really well.
Tom seninle bir miting yapmak ister.
- Tom wants to have a meeting with you.
Meg Tom'la tekrar buluşmaktan mutluydu.
- Meg was happy about meeting Tom again.
Tom'un patronuyla buluşması gerilimli idi.
- Tom's meeting with his boss was very tense.
Tom benimle görüşmek istiyor.
- Tom wants to meet with me.
Tom'a derhal onunla görüşmek istediğimi söyle.
- Tell Tom I'd like to meet with him immediately.
Öneriniz önemli dirençle karşılaşacaktır.
- Your proposal will meet with significant resistance.
Annen sana bir şey öğretmedi mi? Korkunç biriyle karşılaştığında cüzdanını koru ve kıçını!
- Didn't your mother teach you anything? When you meet with scary people always protect your wallet and your arsehole!
A building must serve the needs and purposes of the people who use it. If the building does this, then the architect has met the objective.
Şirketimizin ilk önceliği, müşterilerimizin ihtiyaçlarını karşılamaktır.
- Our company's first priority is meeting our customers' needs.
Onu karşılamak amacıyla oraya gittim.
- I went there for the purpose of meeting him.
Ben Tokyo'ya gittiğim zaman ona rastladım.
- When I went to Tokyo, I met him.
Favori heavy metal gitaristin kim?
- Who's your favorite heavy metal guitarist?
Kıt kanaat geçinmek için Tom eskisinden daha çok çalışmak zorunda.
- Tom has to work harder than he used to to make ends meet.
Kıt kanaat geçinmek için çok çalıştık.
- We worked hard to make ends meet.
Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
- Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
O, atletizm karşılaşmasına katıldı.
- He took part in the athletic meeting.
OK, let's arrange a meet with Tyler and ask him.
And therewythall they spurred their horsys, and mette togydirs so harde that Sir Epynogrys smote downe Sir Dynadan.
Shall we meet at 8 p.m in our favorite chatroom?.
I met with them several times.
The right wing of the car met the column in the garage, leaving a dent.
The forest meets the sea along this part of the coast.
pleased to meet you.
Would you meet her?.
England and Holland will meet in the final.
The company agrees to meet the cost of any repairs.
The two streets meet at a crossroad half a mile away.
Fancy meeting you here!.
He didn't die for a half-hour after that; nor did he speak again—aloud; but just a few seconds before he went to meet his Maker, his lips moved in a faint whisper.
ergative The proposal met with stiff opposition.
The proposal met with stiff opposition.
His face met with a punch harder that a punch should be.
The baseboard met with the chimney stones very crudely.
We had our meet-up in the local library, because of its central location.
Everyone's working extremely hard to meet the deadline.
Everyone's working extremely hard to meet the deadline.
Although most of the poor and displaced in Khartoum struggle to make ends meet, a very small number not only find work, but form small co-operatives.
They came together in a chance meeting on the way home from work.
We need to have a meeting about that soon.
Earthquakes occur at the meeting of tectonic plates.
What has the meeting decided.
A mirror can be made out of metal or glass.
- Bir ayna metaldan ya da camdan yapılabilir.
There are four trash cans in the school: one for paper, one for plastic, and two more for glass and metal.
- Okulda dört çöp kutusu vardır: kağıt için bir, plastik için bir ve cam ve metal için iki tane daha.
There are four trash cans in the school: one for paper, one for plastic, and two more for glass and metal.
- Okulda dört çöp kutusu vardır: kağıt için bir, plastik için bir ve cam ve metal için iki tane daha.
An icebreaker can carve a channel in the ice fifteen meters wide.
- Bir buzkıran, buzda on beş metre genişliğinde bir kanal açabilir.
The drug ice can fetch an estimated $1 million per kilogram on the streets.
- Metamfetaminin kilosu sokaklarda tahmini bir milyon dolardan gidebiliyor.
Flowers are so fragile and so beautiful, that you can't speak about them without poetry or metaphors.
- Çiçekler o kadar narin ve güzeldir ki şiirler ve metaforlar olmadan onlar hakkında konuşamazsın.
... ground up to meet the unique content needs of educators. ...
... Terry's dad nice to meet you sir for our biology test tomorrow ...