We are engaged in a difficult task.
- Zor bir görevle meşgulüz.
He is engaged in medical research.
- Tıbbi araştırmayla meşgul.
My mother is busy preparing supper.
- Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.
She is as busy as a bee.
- O bir arı kadar meşguldür.
She was occupied with household work.
- Ev işleri ile meşgul oldu.
I hope this seat is not occupied.
- Bu koltuğun meşgul olmadığını umuyorum.
He was so intent on money-making that he had no time to think of anything else.
- Para kazanmayla o kadar meşguldü ki başka bir şey düşünecek vakti yoktu
Her hands are full taking care of the baby.
- Onun elleri bebekle ilgilenmekle meşgul.
He is busier than Taro.
- O, Taro'dan daha meşguldür.
Tom isn't any busier than anybody else.
- Tom başka birinden daha meşgul değildir.
I'm so busy I can't attend the party.
- O kadar meşgulüm ki partiye katılamam.
You'll have to attend the ceremony whether you are free or busy.
- Boş olsan da meşgul olsan da törene katılmak zorunda kalacaksın.
Anyway, I know you must be busy, so let me go.
- Her neyse, ben sizin meşgul olmak zorunda olduğunuzu biliyorum, bu yüzden gideyim.
You'll have to handle this by yourself.
- Bununla tek başına meşgul olmak zorundasın.
Tom was engaged to Mary.
- Tom Mary ile meşgul oldu.
I have no time to engage in gossip.
- Dedikodu ile meşgul olcak zamanım yok
I don't engage in idle speculation.
- Ben başıboş tahminle meşgul olmam.
Tom seemed preoccupied and clearly wasn't listening to what Mary was saying.
- Tom kafası meşgul görünüyordu ve açıkça Mary'nin söylediklerini dinlemiyordu.
Tom kept himself busy.
- Tom kendini meşgul etti.
Please keep the children busy.
- Lütfen çocukları meşgul et.